T-Piketty

Biri Yer, Biri Bakar…

6. Karl Marx (1818-1883) kapitalizmin kontrolsüz büyümesi halinde servetin küçük bir azınlıkta hızla toplanacağını, maliyeti azaltmak için işçi ücretleri üzerinde baskı oluşacağını ve bunun da işçilerin ayaklanmasına sebep olacağını tahmin ediyordu. Pikkery, Marx’ın kullandığı ekonomik verilerin yeterli olmaması ve Marx’ın analizinde teknolojik ilerlemeler sonucu üretim veriminin artmasını ihmal ettiği için yanlış sonuçlara vardığını belirtiyor.  Kendi analizinde kapitalizmin sonucunun Marx’ın tahmin ettiği gibi bir kaos ile bitmesinin gerekmediğini ve ülkelerin birlikte hareket edip tedbirler almaları halinde kapitalizmin sürdürülebilir hale gelebileceğini iddia ediyor.  Çözüm olarak uluslararası finansal işlemlerin şeffaflaştırılmasını ve dereceli gelir vergisi uygulamasının zorunlu olduğunu belirtiyor. Örneğin $500 bin üzerindeki senelik gelirlerden %80 gelir vergisi ve servet üzerinden de senelik %0.1-%10 vergi alınmasını öneriyor.  Bu önerilerin ne kadarı uygulanabilir?  3,000 lobicinin cirit attığı Washington’da yakın zamanda önemli bir atılım beklemek gerçekçi olmaz.  Ancak artık iş yaratmak bahanesi ile düşük vergilerle dizginsiz kapitalizm uygulaması da eskisi kadar kolay olmayacak anlaşılan.
7. Avrupa ve Japonya’da gelir dağılımı ABD’den biraz daha iyi durumda görünüyor.  Ancak nüfus artışının az olması sonucu, bu ülkelerde de önümüzdeki yıllarda miras yoluyla servet birikiminin ve dolayısıyla ekonomik eşitsizliğin giderek artması mümkün.  Çin başta olmak üzere gelişmekte olan ülkelerde ise yaygın yolsuzluk ve vergi kaçakçılığı dolayısıyla durum daha da karışık.
8. 2008 banka krizi kontrolsüz kapitalizmin bir sonucudur ve bir kaza değildir.  Ciddi yapısal çözümler uygulanmadığı takdirde ilerde benzer durumlarla karşılaşmamız kaçınılmazdır.
9. Ekonomi tek başına bir bilim dalı olarak değil, tarih, sosyoloji, antropoloji ve politik bilimlerle birlikte incelenmelidir.  Pikkery, ayrıca ekonominin sadece ekonomistlere bırakılamayacak kadar önemli olduğunu, diğer sosyal bilimcilerin ve sade vatandaşın da ekonomi ile yakından ilgilenmesi gerektiğini söylüyor.

Bu yazıyı bitirmek üzereyken TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği) ekonomi uzmanlarına hazırlattığı “Türkiye’de Bireysel Gelir Dağılımı Eşitsizlikleri” isimli raporunu 27 Haziran’da basına tanıttı. 200 sayfalık raporu tüsiad.org sitesinden indirip gözden geçirdim.  Rapor esas olarak 2002-2011 dönemini kapsıyor, fakat önceki dönemlerle ilgili özet bilgiler de sunulmuş.   Rapordan öğrendiklerimi kısaca özetliyeyim:

1. OECD’nin yaptığı bir araştırmaya göre gelir dağılımı eşitsizliğinde 34 üye ülke arasında üçüncüyüz (altımızda sadece Meksika ve Şili bulunuyor).
2. Senelerdir Türk ekonomisinin baş derdi yüksek faiz oranları ekonomik eşitsizliğin de en önemli nedenidir.
3. Nüfusu 5 eşit gruba ayırırsak (her biri nüfusun %20’sı) milli gelirden aldıkları payların seneler içindeki dağılımı şöyle oluyor:

Gelir grubu 1963 1994 2002 2007 2011
Zengin (%20) %57 %55 %50 %44 %45
İkinci (%20) %18 %19 %21 %23 %22
Üçüncü (%20) %11 %12 %14 %16 %16
Dördüncü (%20) %9 %9 %10 %11 %11
En düşük (%20) %5 %5 %5 %6 %6
Toplam %100 %100 %100 %100 %100

Raporda kullanılan veriler genellikle vergi beyannameleri ve anketlerden alınmış.  Türkiyedeki kayıt dışı gelir ve vergi kayıplarının büyüklüğü senelerdir bilinen bir gerçek.   Ayrıca küreselleşmenin sonucu yurt dışına çıkarılan gelirlerin vergilendirilememesi gelişmiş ülkelerin bile başlıca sorunu.  Dolayısıyla yukarıdaki tabloda verilen değerlerin doğruluğunu sorgulamamız gerekir.  Fakat en azından az gelirlilerin payını doğru kabul edersek, en alttaki %40’lik az gelirlilerin durumunun yarım asırdır değişmediğini söyliyebiliriz.  Yani “aynı tas, aynı hamam” fakirliğe devam.

4. Raporun yazarları, 2002-2007 arasında uygulanan sıkı para  politikaları sayesinde enflasyon ve faizler hızla düşerken ekonominin geliştiğini ve bunun ekonomik eşitsizliği biraz düzelttiğini belirtiyorlar. Ancak 2007’den itibaren ekonominin yavaşladığı ve gelir dağılımında değişiklik olmadığı gözlemleniyor.
5. Bence raporun en eksik yanı %20lik zengin grubun, Pikkery’nin yapmış olduğu gibi, %0.1, %1 ve %10 gibi alt gruplara ayrılıp incelenmesi ve yine Pikery’nin önerdiği gibi  aşırı yüksek gelirliler için dereceli artan ek vergiler gibi çözümlerden bahsedilmesi gerekirdi.  Her derde deva ekonomi reçetesi gibi sıralanan muğlak çözüm stratejileri içinde “…..vergi politikasının ve sosyal nitelikli harcamaların gözden geçirilmesi ….” tavsiye ediliyor.  “Tepe tep kullan” der gibi.  Zaten vergilendirme konusunda zengin tabakayı etkileyecek somut önerilerde bulunsalardı yazarların bir daha TÜSİAD’dan iş almaları “zor” olurdu, sanırım.   İnsanın ‘Parayı veren düdüğü çalar” diyesi geliyor.
Yazımı Ajda Pekkan’ın 1980 Eurovision yarışmasında söylediği “Petrol” şarkısını “Kapital”’e dönüştürerek bitiriyorum.  Hepinize sağlıklı ve mutlu günler dilerim…

Aman kapital, canım kapital

Artık sana sana muhtacım kapital

Elinde kapital, sonunda kapital

Artık dizginlerim senin elinde kapital

Mahir Aydın