harf devrimi

Harf Devrimi

Cumhuriyet devrimlerinin hepsi de yararlı ve Türk ulusunun çağdaş uygarlığa doğru gidişini sağlamakta yardımcı olmuşlardır.

Bu devrimler arasında bir seçim yapmak kolay olmamakla beraber yine de kişisel beğeniler olabilir. Benim kendi tercihim, 1 Kasım 1928’de yapılan harf devrimidir.

Tarih boyunca Türkler, Göktürk alfabesi ile başlamak üzere, çeşitli alfabeleri kullanmışlardır. Bunlar arasında en sürekli olanlar Uygur alfabesi ve daha sonra X. yüzyıldan itibaren İslâm dini ile birlikte kabul edilen Arap elifbası (alfabesi)’dir. Görüldüğü gibi, bu alfabe bin yıllık bir süre içinde kullanılmıştır.

XIX. yüzyılın sonlarına doğru, Arap elifbası’nın Türkçeyi yazma ve okuma yönünden elverişli olmayışı ve yetersizlikleri tartışılmaya başlandı. Özellikle, Arap elifbası’ında Türkçenin zengin ünlü seslerini karşılıyacak harflerin bulunmaması bu yazının yazılış ve okunuşunu çok güçleştiriyordu.

Gerçekten de, Türkçenin 8 ünlü sesine karşı, Arap elifbası’nda yalnız 3 ünlü harf bulunuyordu ve bu ünlüler de kesin bir sesi belirtmiyordu. Üstelik, ünlüler çoğu kez yazılmıyordu, özellikle uzun sesli değillerse. Türkçe kökenli kelimelerde uzun ünlüler olmadığından, örneğin, ses uyumuna göre değişebilen, ‘ler, lar, lur, vb.’ gibi bir son ek için yalnızca iki harf yani ‘l’ ve ‘r’ yazılıyordu. Harflerin altına, üstüne konulan ve hareke denilen bazı işaretlerle bu belirsizlik bir dereceye kadar giderilebiliyorsa da bu da yetersiz kalıyordu. Zaten, bu işaretler Kuran yazısı gibi özel durumların dışında az veya hiç kullanılmıyordu.

Alfabe değişikliği konusunda genel olarak iki görüş ortaya atılıyordu:

1- Arap alfabesini Türkçe yazımına daha uygun bir hale getirmek,

2- Latin alfabesini Türkçeye uyarlamak.

Bu konudaki ileri geri tartışmalar devam edip gidiyor fakat hiçbir kimse bir şey yapmaya cesaret edemiyordu. Bu arada, 1922’de Latin alfabesi Azerbaycan’da kabul edildi ve bu da tartışmaları tekrar canlandırdı.

Sonunda, Atatürk’ün kesin kararı ile Latin alfabesi de Türkiye Türkçesi için kabul edildi.

Asıl amaç okur yazarlığı artırmak ve Arap elifbasına dayanan İslam kültürünün dışına çıkmaktı. İşte bu son noktada itirazlar, eleştiriler başladı ve halen de devam etmektedir.

Gerçekten de, ‘İslamî alfabe’ de denilen Arap elifbası bir nevi kutsallık kazanmıştı. Örneğin, eğer tesadüfen yerde Arap harfleri ile yazılmış bir kağıt görürseniz bunu alıp yüksek bir yere, diyelim bir duvar veya ağaç kovuğuna koymalıydınız, çünkü  içinde, ‘kelamullah’ (yani Allah’ın sözü yani Kuran sözleri) bulunabilirdi !