ziya osman saba

Şiir Güzeldir

Ziya Osman Saba, 1910 yılında doğdu. 29 Ocak 1957 tarihinde daha 47 yaşında iken geçirdiği bir kalp krizi sonucu yaşama veda etti.

Lise yıllarındaki altı arkadaşı ile birlikte yayınladıkları Yedi Meşale isimli şiir kitapları ile özleştirilerek Yedi Meşaleciler olarak anılan şiir hareketinin kurucularından biri oldu.

Yine lise yıllarında tanıştığı Cahit Sıtkı ile güçlü bir dostluk kurdu. Bu dönemde Cahit Sıtkı’nın kendisine yazdığı mektupları, “Ziya’ya Mektuplar” adlı kitabında yayımladı.

Şiirlerinde eskiye özlem, küçük şeylerden mutlu olma, İstanbul sevgisi, iyilik yapma düşüncesi gibi farklı duyguları sıklıkla işledi.

Yaşamının son yıllarında, sahibi yakın arkadaşı Yaşar Nabi olan Varlık Yayınları adına kitapları basıma hazırlamak için çalışıyordu.

Kendisini yeni kuşaklara tanıtmak için bu sayımızın konuğu olarak seçtik.

Sizlere 1942 yılında yazdığı, mutlu olmanın aslında ne kadar basit ve yanıbaşımızda olduğunu anlatan “Beyaz Ev” adlı şiirini sunuyoruz.

Beyaz Ev

Gözlerimin önünde hep aynı beyaz ev.
Her dağ yamacına kurduğum,
Beliren her su kenarında,
Pembe damlı, yeşil pancurlu, balkonlu,
Balkonuna tırmanan sarmaşık.
Gece, pencerelerinden sızacak ışık,
Kışın tütecek bacası.
Kapıyı ittiğinde çalacak bir çıngırak.
-Duyuyorum o sesi şimdiden, berrak-
Geçeceğim yol, çıkacağım üç basamak,
Ellerinden sıyırıp atacağım eldiven,
Her halin, gülüşün, kokun, bütün ruhunla sen!
Ah, bütün bir ömür bırakmayacağım el,
Okşayacağım saç, dinleyeceğim ses,
Bakmakla doymayacağım yüz…
Açık pancurlardan o gün dolacak gündüz,
O günkü hava,
Bir kapıyı açman, dolaşman sofada.
Şaşıracağım: Böyle gezinen kim?
-Evim! Evim!.. Ellerimle asacağım
Camlarına perdelerini.
Yatak odasında düşüneceğiz bir an
İki kişilik karyolanın yerini…
Yatak odamız, yemek odası, kiler
Raflarında ellerinle yapılmış reçeller.
Karşı karşıya oturacağımız sofra,
Sürahide ışıldayan su,
Yazın, rüzgâra koyacağımız testi;
Senin yatacağın öğle uykusu…
Sararacak bir yandan çardaktaki üzümler,
Kâh esecek rüzgâr, kâh dinleyeceğiz yağmuru,
Kâh karlarla bembeyaz kesilecek çimenler.
Hep geçireceğiz içimizden:
Hayat beraber, ölüm beraber…
Şu göklerin altında,
Olacağız o kadar bahtiyar
Ki çıkıp mezarlarından annemiz, babamız da,
Beyaz evimize yerleşecekler,
Uzun kış geceleri onlar da aramızda
Göz göze bakışacak, mangalı eşecekler…