Hikmet Çetinkaya

Sn. Hikmet Çetinkaya ile Söyleşi

Özellikle yaptığı özgün gelincik resimleri ile tanıdığımız sanatçımız Hikmet Çetinkaya geçen ay Toronto’da idi. Toronto’da yaşayan toplum üyelerimiz kendisini geçen yıl Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile gerçekleştirdiğimiz ve Anadolu’daki kızlarımızın eğitimine katkı sağlamak için düzenlenen etkinliğe bağışladığı resimlerinden ve gerçekleştirdiği sergilerinden hatırlayacaklardır. Katıldığı Gönüllü partimizde kendisi ile yaşamı, eserleri ve gelecek planları hakkında konuşma ortamı bulduk. Aşağıda yaptığımız röportajdan bölümleri okuyabilirsiniz.

-Sayın Çetinkaya, Toronto’ya hoşgeldiniz. Sözü size bırakıyoruz.

Öncelikle kendimi tanıtayım sizlere.  1958 doğumluyum. 56 yaşındayım. 38 yıl önce fırçayı aldım elime. 38 yıldır hep resim yaptım. Resim yapmak içinde her işi yaptım aşağı yukarı. Bütün amacım resim yapmaktı. Resim hayatım boyunca 106 kişisel sergi yaptım. 800den fazla karma sergi yaptım. 106 kişisel serginin 29 tanesi yurt dışında idi. Daha çok yoğunlukta olduğu Fransa idi. Amerika’da Kanada Ottowa, Montreal  ve Toronto’da sergilerim oldu.  Avustralya, Avusturya, Çin, Kazakistan, İsveç, Bulgaristan, Yunanistan gibi pek çok yerde sergilerim oldu.

Son 15 yıldır, 2000 yılından beri çalıştığım konu tema olarak gelincikler. Bu tamamen rastlantı sonucu ortaya çıkan bir çalışma. Gelincikler normalde çok fazla özelliği olmayan bir konu olarak girdi hayatıma fakat yaptığım konunun teknik yöntem itibariyle özgün olduğunu farkettim. Mesela 2000li yıllarda Stockholm dünya sanat fuarına çağrıldığımda, beni neden çağırdınız dediğimde, gelinciği farklı yapıyorsun demişlerdi. Yine 2010-2011 yıllarında Kanada’ya sergi yapmaya geldiğimde, Ottowa War Museum’da çok büyük bir sergi yapmıştım. 8 tane 150×150 boyutlarında eseri müzeye aldılar. O zaman bizim büyükelçimiz Rafet Akgün idi. Kendisine sorduğumda, uğraştık, çabalarımız oldu ama eğer sizin eserlerin bir benzerini bir Alman, bir Fransız yapmış olsaydı o gelirdi demişti. Şu sonucu çıkartıyorum. Yaptığım konu itibari ile özgün, yani başka bir sanatçının yapmadığı veya düşünmediği bir konu olarak değil, teknik olarak, yoksa gelincikler bana ait değil, herkes çalışabilir. Artık gelincikler sayesinde belli bir yere geldim, bundan ekmek yiyorum, dünyayı geziyorum.

Şimdiki çabam sahip olduğum sanatsal bilgimi nasıl geliştirebilirim,  nasıl kendimi aşabilirim konusu. Yeni projeler geliştirdim. Daha büyük boyutta projeler yapmak istiyorum. Bunlardan biri 15.5 metre uzunluğunda 126 cm genişliğinde Adnan Menderes Havalimanı’nda yaptığım eser.  Konu gelincik ama konuyu geliştirdim, bunun dört mevsimini yaptım. Su anda eskizlerini çalıştığım bir konu var. 100. anma yılında Anzac günleri Avustralya’da Sydney, Melbourne ve Canberra’da çok büyük bir sergi yapacağım. 2015 yılında Avustralya’da Türkiye yılı kutlanacak.  Canberra büyükelçimiz Reha Keskintepe atölyeme geldi, , sana bir görev dedi. Bunu artık yapmamak mümkün değil. Bu milli bir görev. Bu bir emirdir. Kolları sıvadım. Eskizler çalışıyorum. Amacım 2×3 metre büyük boyutta eserler yapabilmek. 2015 gerek Anzac’ların gerek Rememberance Day kutlamalarının, veya Gelibolu’daki törenlerin tarihleri farklıdır. Farklı sergiler düzenleyeceğiz. Amacım ayrıca eserlerimin de kabul edildiği Ottowa’daki War Museum’da büyük bir satışsız sergi yapmak. Yüksek bir ses duyurmak insanlara.

Türkiye’de yaşayıp, uluslararası alanda varlık gösteren az sayıda sanatçımız sporcumuz var. Bir Fazil Say’ımız var mesela.  Türkiye’de sanat ortam maalesef özgünlüğü yakalayamadı. Günü kurtardık ama uzun vade içerisinde planlı bir şekilde basarı sağlayamadık. Var olan kültürümüzü çalarak elin yabancısı birşey yapınca alkışlıyoruz. Bizde biri yapınca dışlıyoruz. Bedri Baykam’da bu kaderi paylaştı. Ben de bundan nasibimi aldım. Ben bunu yakalamışım, çalıştığım konu itibari ile dünyayı geziyorum ama Türkiye’de hala bir aşağılama hala bir dışlama. Gabriel Marquez’in bir sözü vardır. Çamurun içinde iseniz taş atmayın üzerinize sıçrar der. Ben de buraya geldim.  Çok şanslıyım, gururluğum, Türk bayrağı altında Türkiye’de doğmuşum.  Türk kültürünü almışım. Atatürk’le gurur duyuyorum. Yine dünyaya gelsem ayni şeyleri isterim.  Ama sanata karşı niye böyleyiz diye üzülüyorum.

Kanada’da Türk sanatçıları içerisinde müzelere eser veren sanatçıyım. Bu konuda daha kalıcı olmak itiyorum. Daha büyük boyutlarda eserler yapmak istiyorum. Ardından, buradan diğer ülkelere eser göndermek istiyorum. Ayrıca gelinciklerin en çok anlam bulduğu yer burası. Para kazanma amacını astım. Daha kalıcı, daha uzun vadeli, daha iz bırakan, ses getiren, satışsız, daha görsel zenginliği olan sergiler yapmak istiyorum. Burada, sanatçı arkadaşlarımızı da biraraya getirip onlarla da bilgi alışverişinde bulunup heyecan katmak istiyoruz birbirimize.

– Size çalışmalarınızda başarılar diliyoruz ve yeni sergilerinizi bekliyoruz.