elif

Yazar Elif Elif Diye

Aynanın önüne oturdu.

Küçücükken ne çok severdi ayna önündeki uzun pufta annesinin yanında oturmayı. Uzun uzun baktı aynaya. Eskiden annesine hayran hayran baktığı aynayı tuttu çıkardı anılardan. Yıllar sökün etti aynaya, her gece olduğu gibi. Film şeridi gibi soldan sağa geçmiyorlardı maalesef. Tam karşında karşıdan geliyorlardı. Aynen yıllar öncesindeki Ayşecik filminde tam karşıdan acımasızca önüne çıkan her şeyi ezmeye niyetli kocaman kırmızı MAN kamyon gibi, tam karşıdan geliyorlardı. Hepsi yanyana dizilmişler, hepsi aynı hızla geliyordu aynadan üstüne doğru.

Yılların arasından zar zor seçtiği sımsıkı topladığı sarı saçlarına gitti elleri usulca. Ensede sımsıkı toplanmış sarı teller. Bir tel bile dışarı taşmamıştı koca bir günün ardından, hepsi tam itaatteydi. Etrafındaki herkes ve herşey gibi, tam itaatte. Bir tane falso veren ne bir tel, ne bir kişi, ne bir olay… Her şey kontrol altındaydı. Her şey mükemmeldi. Her şey tamamdı. Her şey olması gerekenden ne bir fazla, ne bir eksikti. Bütün tokalar itinayla, hiç bir dağınıklığa yer vermeyecek şekilde yerleştirilmişti hayatına.

Üstüne üstüne esen yılları araladı saçına uzanan korkak, ürkek elleri. Uzandı ensesine, birer birer yakaladı saçlarını sımsıkı tutan tel tokaları. Her çıkan toka, gücünden de bir şeyler alıyordu.

Gün içinde cesaret edemezdi topuzsuz, tokasız insan içine çıkmaya. Bir tek geceleri çıkardı o tokalar, ayna karşısında. Aynayla, tokaların hükmedemediği kendisiyle başbaşa kaldığında. O zaman dağılırdı etrafa saçlar. Dağılırdı her şey. Dağılırdı aslında zaten hep dağınık olan, tokaları takmayan her şey. Dağılırdı kimselerin görmediği, bilmediği her şey.

Her gece olduğu gibi annesi göründü yılların arasından. Eskiden yanyana baktıkları aynada, yıllardır her gece olduğu gibi karşı karşıyaydılar. Gözlerini indirdi kucağına çaresizlikle. O filmde Ayşeciği ezen MAN kamyon bile daha merhametliydi o gözlerden. Titremeye başlayan elleri halâ tokaları arıyordu sımsıkı topuzun, sapsarı kıvrımlarında.

“Bakma bana” derken titredi fısıltısı.

Kendi sesini yılların gürültüsünden kendi duyamıyordu.

“Bu kadar toplayabiliyorum her şeyi. Ancak bu kadar. Ne olur , artık öyle bakma bana”
Fotoğraf: Elif Barut

Elif Barut

Ankara’da 1967’de doğan  Elif Barut’un  çocukluğu Cezayir’de geçti. ODTÜ Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. Mimar olarak başladığı meslek hayatına, 2014’te Toronto’ya gelene dek gümüş sanatçısı olarak devam etti . Elif Barut artık sadece denemeler ve hikayeler yazıyor, fotoğraf çekiyor.

www.yazarelifelifdiye.blogspot.ca