10 Kasım Sahne Arkası
10 Kasım etkinliğimizin Isabel Bader Tiyatrosu’ndaki saat 14:00’de başlayan gösterisi, buzdağının sadece görünen bölümü idi. Aylar öncesinden başlayan ve özveri ile çalışan gönüllülerimizin çabaları, sizlerin önüne kusursuz olarak çıkmaktı. Bu hedefle, sahne tasarımından kıtafetlere, müziklerden slayt gösterisine, ses sisteminden ışık sistemine, okunan metinlerden seçilen türkülere, karşılama ekibinden satış ekibine kadar binlerce detay zamana karşı bir yarış ve bir o kadar uyum içinde tamamlandı. Etkinliğimizin 100ü geçen isimsiz kahramanlarını da bu yazımızda kısaca hatırlatmak istedik. Kendilerinin bu çalışmalarını, hazırlıklar sürecinde çekilen birkaç fotoğraf ile de dillendirmeye çalıştık. Başkanımız Nalan Gökgöz’ün mesajı belki de bu çabayı özetlemek için iyi bir başlangıç olacaktır.
“Sevgili Arkadaşlar,
Ben de hem kendi adıma hem de Turkish Society of Canada Yönetim Kurulu adına öncelikle Hülya’ya (sağlığını, ev yaşantısını ikinci plana atarak, yaratıcılığı ve aylarca süren titiz çalışmasıyla profosyonellere taş çıkartacak bir şekilde, olduğu gibi gerçekleri yansıtan duygu dolu bir produksiyona imza attığı için) ve Cenk’e (gene işinden, gücünden ve aile yaşantısından fedakarlık yaparak harika bir projeye liderlik yaptığı için), çok titiz bir çalışma ortaya koyan 10 Kasım Organisazyon Komitesi’ne ve elimiz ayağımız, olmazlarsa olmazlardan Destek grubumuza ( 2 ay boyunca Hülya’nın sabah 6 içtimasıyla ayakta olup, hiç şikayet etmeden canla başla çalıştıkları için) ve tabii ki siz Can Gönüllülerimize (kimi tüfek yaptı, kimi kağnı arabası, kimi asker oldu, kimi hemşire, kimi satışta destek verdi, kimi sunuculuk yaptı, kimi saz çaldı, kimi saçını kazıttı, kimi yanık sesiyle Türkü söyledi, kimi teknik ekibi oluşturdu, kimi çerçeveli Atatürk resimleri yaptı, kimi ney çaldı, kimi harika sesiyle Çanakkale Geçilmez’i söyledi, kimileri orotoryo grubunu oluştudu, kimi dekor için çalıştı, kimi yük taşıdı, kimi harika resimler ve videolar çekti ama en önemlisi herkes tek bir yürek oldu o gün) TEŞEKKÜRÜ BORÇ BİLİYORUZ. İyi ki varsınız, Atamız’a layık bireyler olduğumuzu tüm dünyaya gösterdik.”
Kimden başlasak ki…
Erdem, işini her an bir yana bırakıp, kocaman sarı kamyoneti ile her tarafa koşturup, gidilemeyecek yerlere gidip, kocaman kağnı arabasını tek parça olmak üzere, taşınamayacak eşyaları ve malzemeleri taşıyıp, lojistik desteği sağlamasaydı,
Meylin, bir doktor titizliğinde dekor tasarımlarını, tiyatro girişindeki görselleri ve hatta Seyit Onbaşı’nın taşıdığı topu, üstelik yapıp yapıp beğenmeyip bir yenisini yaparak, hazırlamasaydı,
Nermin, sahnedeki neredeyse gerçek kostümleri, askerlerin şapkalarını, hemşire kıyafetlerini ve nicelerini örnekler bulup, kumaş bulup büyük bir beceri ile dikmeseydi,
Nilgün, Türkiye’den Afrika kıtası üzerinden etkinlik için kıyafetler getirmek için uğraşmasaydı,
Nagahan, Aykan, Esra, Çiğdem, Elvan, Burcu, Tülin Toronto ve civarının altını üstüne getirip gereken her malzemeyi bulup buluşturup ve üstelik dernek kaynaklarını hesaplı kullanmak için, hiç abartmadan söyleyebiliriz ki, 10 cent tasarrufun hesabını yapıp emek vermeselerdi,
Süheyla ve Bilge, etkinlik öncesi başlayıp, etkinlik bitene kadar bitmek bilmez enerjileri ile çalışmasalardı,
Yesim, fotoğraf çekim ekibini örgütleyip, bu etkinliği ölümsüzleştirmeselerdi,
Esma, Gürkan ve Hakan, o güzel fotoğraflari çekmeselerdi,
Orhan Bey, el emeği ile tahtadan tek tek kesip, gösteride kullanılan tüfekleri hazırlamasaydı,
Uluc, kendi yaptığı harika el emeği çerçevelerle Atatürk’ümüzün resimlerini hazırlamasaydı, sahnedeki beşiği, gördüğünüz hale getirmek için uğraşmasaydı,
Abidin, sahnede gördüğünüz neredeyse Anadolu’muzdakierin birebir benzeri kağnı arabasını, komşularının hayret dolu bakışları arasında bir marangoz gibi uğraşıp üretmeseydi,
Serdar, kağnı arabası üretimine destek olmasaydı,
Tuyan, siper olarak kullanılacak malç torbalarını alıp taşımasaydı,
Emre ve Tony, ışık sistemini ve ses sitemini mükemmel kurmak için günlerce uğraşmasalardı,
Erdem, sahne ses düzenini bir orkestra şefi titizliğinde hazırlayıp yönetmeseydi,
Hakan G., perdeye yansıyan görselleri en iyisini bulmak için seçip, hazırlayıp, doğru zamanda doğru sürede göstermeseydi,
Emine, her yıl olduğu gibi gülzr yüzü ile yine her işin ucundan tutmak için uğraşmasaydı,
Yusuf, sahne yönetimini kusursuz yerine getirmeseydi,
İrem, asker kıyafeti daha uygun olsun diye saçını kestirmeseydi,
Selamettin, Seyit Onbaşı’ya benzeyebilmek için saçını sıfır yapıp, sakalını kesmeseydi,
Gül, sahnenin bir köşesinde o güzel türküyü söylemeseydi,
Günay, duygulu ney taksimini çalıp aynı zamanda Mehmet Çavuş olmasaydı,
Betül, Nezahat Onbaşı olmasaydı,
Hasan, Yahya Çavuş olmasaydı,
Nagahan, Hatice, nam-ı diğer asker Ahmet olmasaydı,
Nilgün, Safiye Hemşire olmasaydı,
Yiğit, Kınalı Ali olmasaydı,
Sahnedeki tüm gönüllüler, her biri taşıdığı karakterin kimliği ile özdeşleşmeseydi,
Sema, Anadolu Folklor ekibinden yöresel giysi desteği sağlamasaydı,
Orotoryo ekibi içlerindeki duyguyu sahnede seyircilere ulaştıramasalardı,
Cansu ve Ayşegül, protocol karşılamayı alınlarının akıyla mükemmel yapmasalardı,
Seyircileri karşılamakla görevli Ay-Yıldız giymiş gençlerimiz büyük bir heyecan ile çalışmasalardı,
Elvan, Hale, Aysel, Filiz, satış masalarındaki gönüllülerimiz, hem kendilerine verilen emanetleri satarken, gosteriyi layıkı ile seyretmeme özverisinde bulunmasalardı,
Ersoy, sazıyla ve harika çalışıyla Çanakkale Türküsü’nü söylerken Ergun’a eşlik etmeseydi,
Ayşegül ve Ergun sunumlarındaki içtenliği ve duyguyu yansıtmasalardı,
Nalan, Meral, Rüçhan destek komitesi olarak her tarafa koşuşturmasalardı,
Işıl, Sibel, Halukcan, Müge, Başak, Aysen, Altan, Alp, Berk, Oğuzhan, Muratcan, Tunç, Mete, Derin, Ece, Duygu, Yasemin, Eliz, Emete, Lara, Rabia, Vuslat, Merve, Sinan, Gürkan, Elvan, Hakan ve burada adını yazmayı atladığımız onlarca gönüllümüz günlerini bu etkinliğin mükemmel olması için hiçbir karşılık beklemeden ayırmasalardı,
Ve son birkaç aydır, 24 saat olan günü 56 saate çıkartıp hem evi, hem işi hem de bu organizasyonu birarada götürmeyi başaran, tasarlayan ve detayları birleştiren Hülya ve Cenk olmasaydı,
Ve salonu doldurup bizlerle aynı coşku içinde etkinliğimize destek veren seyircilerimiz olmasaydı bu güzel gösterimiz eksik kalacaktı.
Fotoğraflar: Yeşim Yörük, Hakan Erkan, Gürkan Şengül, Esma Yakut Özdemir