Ah Bahar!
Çok sert ve üzün süren bir kış geçirdik, geçirmekteyiz. Bundan dolayı hepimiz bahar’ın özlemi içerisindeyiz. Ne yapmalı ? Bizim Anadolu köylüleri, yağmur yağmadığı için, ‘yağmur duası’na çıkarlar. Acaba bahar’ın gelmesi için böyle güzel bir geleneğe mi başvursak ? Gerçi bir fantezi ama kimbilir belki de faydalı olur ?
Baharı getirmek için dua yerine musiki aşıkı olan ben, Türk musikisi repertuarında bulunan bahar ile ilgili şarkı ve türküleri söyleyelim diyorum.
Bunun için, önce bahar’la ilgili, içli bir Mardin bir türkü’sünü öneriyorum:
Bahar geldi gül açtı/Bülbül yerinden uçtu yar
Bu benim deli gönlüm/Başıma bir dert açtı yar
Anlaşılan, baharda gülün açışı, bülbülün uçuşu, ozanın deli gönlünü uyandırdığından başına bir dert açmış !
Bunun ardı sıra, geleneksel makam musikimizden Hacı Ârif Bey’in bir Rast şarkısını öneriyorum. Üstelik bu şarkının güftesi de, ünlü divan şâirimiz Nef’î’nin, ünlü ‘Bahar’ kasidesinden:
Esdi nesîm-i nev-bahar/Açıldı güller subh-dem.
Şimdi bu eserin sözlerini anlamak zor çünkü Osmanlı Türkçesi ile. Bilindiği gibi Osmanlıca, Türkçe sözdizimi (sentaks) esas olmak üzere, Türkçe, Farsça ve Arapça sözcüklerin karışımıdır. Bu şiirin sözlerinin anlaşılması için de, Osmanlıca metnin yanıbaşına, Cengiz ve Karahan’ın verdikleri günümüz Türkçesindeki anlamlarını koyduk, bkz. Cengiz 1972: 452 ; Karahan 1985: 82-3.
Bahar deyince genellikle ilkbahar anlaşılır. Fakat, Cahit Sıtkı Tarancı meyvelerin olgunlaştığı sonbaharı benimsemiş:
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar/Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ondan sonra, bu meyve bahçesinin en sonunda ‘tarumar’ (perişan, dağınık) oluşunu düşünerek, bu defa da ölüme çağrışım yapmış:
Ne dönüp duruyor havada kuşlar ? / Nerden çıktı bu cenaze ? ölen kim ?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar ?
Kaplan (1990: 88) da öyle yazmış: “O, hemen bütün şiirlerinde açık veya sezdirme yoluyla ölüm ve fanilik temlerini ele alır.”