sukru huner

ATATÜRK VE  ÇANAKKALE

18 Mart, Çanakkale savaşlarının 101. yıl dönümü. Bir anlamda kurtuluş savaşının  başlangıcı demektir.

Bu nedenle  ülkemizi yok olmaktan kurtaran, özgürlük ateşini yakan, ilke ve devrimleriyle çağdaş bir toplum yaratan, Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır diyen, adalet mülkün temelidir diyen, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz diyen, egemenlik kayıtsız ve koşulsuz ulusundur diyen, ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum, benim manevi mirasım bilim ve akıldır diyen, yurtta barış, cihanda barış diyen, özgürlük ve bağımsızlık benim karekterimdir diyen ulu önder GAZİ MUSTAFA KEMAL’i  düşündüm.

Onu 1915-1938 yılları arasına, dondurulmuş bir zaman dilimine hapsedemeyiz. O dünün olduğu gibi yarınlarımıza da ışık tutan, yol gösterendir. Bir canlı için nasıl su, hava, güneş, toprak gerek ise , biz Türkler içinde MUSTAFA KEMAL gereklidir.

Bunu anlayan genç bir Sivaslı şair bakın nekadar güzel anlatmış:

-Buralarda ATATÜRK varmıdır ALAŞ ?

-HE… ya…

-Onu gürürmüsün hiç ?

-Helbet…

-Dediklerin dogru mu ALAŞ ?

-Ne demek ?

-Banada gösterir misin bir kez.

-Aha dedi Alaş yürekten.

-Bir avuç toprak alarak öptü yerden.

“Kahramanlar öldükleri zaman değil unutuldukları zaman ölürler” diye bir söylem vardır. GAZİ’nin kendi söylemi ile “büyüklere matem gerekmez, fikirlerini yaşatmak gerek” der. GAZİ MUSTAFA KEMAL’i unutmadan yaşatmak, dolayısıyla, onun kurmuş olduğu laik, bağımsız ve demokratik cumhuriyeti yaşatmak için onun ülkü ve ilkelerinin takipçisi olmamız gerekmektedir.

Onun bizlere öğrettiyi derslere bir göz atacak olursak:

1- Varlığını korumak senin görevindir, bu görevi başkalarından beklemeyeceksin. Kendi gücüne güvenecek, kendi gücünle mücalede edeceksin. Başkalarının gücünden beklediğin her şey sana değil, o başkasına hizmet eder seni de teslimiyetçi ve bağımlı kılar.

2- Mücalede gücünü elindeki araçlarla ölçmeyeceksin. Mücaledeye önce sen kafanla ve yüreğinle hazır olacaksın. En büyük mücadele gücü senin, beynin ve yüreğindir, ondan daha etkili bir mücalede aracın yoktur. (“günümüzde biz elimizdekilerle ne yapabiliriz ki ?” diyenlere ders.)

3 –  Başkalarının savaşına araç olmayacaksın. İngiltere’nin sömürgelerinden getirdiği askerlerin başına gelenleri unutma. (günümüzde emperyalist devletlerin Orta doğu  planlarının aracı olmamak için ders.)

4 – Savaşa karar verdiğin anda hazır ol. Savaşı bütün varlığınla sürdür. Savaş yalnız cephede verilmez. Cephe gerisinde de bütün insan ve araç gücünle savaşa  gir. Asla yenilgiyi kabul etme, yenilmemek için gözünü bile kıpırdatmadan ölümü kabul et. (günümüzde artık ne yapabilinir ki diyen yılgınlara ders.)

5 – En büyük  gücün ne için savaştığını  bilmektir. Sen varlığını korumak için savaşıyorsun. Ülken, toprağın, ulusun, ailen, onurun, geleceğin, bağımsızlığın  için savaşıyorsun. Senin, bu saydığım her şeyine, göz dikenlerden elbette daha güçlü, daha kararlı, daha azimli olacaksın. (ne için mücadele etmesi gerektiğini bilmeyenlere ders.)

6- Hiç bir şeyi mazeret olarak kabul etme. Açlık, yorgunluk, cephanesizlik, karşındaki düşmanın gücü senin için mazeret olamaz. Hiç birşey senin mazeretin değildir. Her koşulda dayanacak ve mücadeleyi asla bırakmayacaksın. (günümüzde herşeye bir mazeret bulan insanlara ders.)

7 – Gazi Mustafa Kemal bakın ne diyor:

Karşındaki düşman bile olsa, insana saygı duyacaksın, koşullar seni karşı karşıya getirmiş olsa da onun da insan olduğunu unutma. Sizi karşı karşıya getiren, uygulanan politikalardır, o insanlar da o politikaların kurbanıdır. Bunu unutma ve onlara saygı duy. (Gazi Mustafa Kemal, İzmir’e  girip Kaşıyaka’da kendisi için hazırlanan köşke girerken merdivenlere serilmiş olan Yunan bayrağını kaldırtmıştır . Kedisine krral Konstantin’in bu köşke Türk bayrağını çiğneyerek girdiği anımsatıldığında, “Hata etmiş. Bu hatayı tekrar etmem. Bayrak bir ulusun onurudur. Ne olursa olsun yerlere serilemez ve çiğnenemez.” Diyerek, savaşın ulusal değerlere ve insalcıl duygulara saygısızlık için bir bahene olamayacağını göstermiştir.)

8 – Bu gün düşman olan yarın dostun olabilir. Savaşırken bile , barış olanaklarını açık tut ve barış koşullarını ara çünkü ancak barış içinde olanaklarını kalkınman için kulanabilirsin.

9 – Savaş sürerken bile kalıcı sınırlarını doğru sapta. Sonradan anlaşmazlık çıkacak noktaları sağlam anlaşmalarla  belirle. Sonra da bu sınırları kesinlikle ne sen aş , ne de karşındakine fırsat bırak.

10- Çevrenle doğru, açık ve ilkeli iş birliği yap. Kendi bağımsısızlığını korurken, onların bağımsısızlıklarına da saygı duy. İlişkilerin yararlı ve sürekli olmasının temeli budur.

Gazi Mustafa Kemal’den öğreneceğimiz dersler bunlar. Kuşkusuz daha birçok dersler de çıkartılabilinir. Ancak bu dersler, insanlar arasındaki ilişkiler, sorunları ile başa çıkamayan insanlar ve yöneticiler için de baş ucu dersler niteliğindedir.

Gazi Mustafa Kemal’ın  üstün bir asker, üstün bir stratejist, üstün bir devlet adamlığının yanında ayrıca üstün bir İNSANİ YÖNÜ de vardır. O düşmanına bile saygı göstereceksin derken, 1876’da İngiliz başbakanı olan GLADSTON  şu kin ve nefret taşan sözleri sarfetmiştir: “Türk’lerin dünya yüzünden kötülükrerini kaldırmanın bir tek yolu vardır, o da  kendi vücutlarını dünya yüzünden kaldırmaktır.” Yine aynı nefret ve kin dolu sözleri Theodore Roosvelt, Türk’lerin yanına Ispanyol’ları da ekleyerek, “Dünyada herkesten önce ezmek istediğim iki güç , İspanyol’lar ve Türk’lerdir” demiştir .

Ama Gazi Mustafa Kemal’in Anzaklar için söylediği cümleler tarihte hiç bir askerin, hiç bir devlet adamının ağzından çıkmamış insani sözlerdir. Her okuyuşumda ruhuma çakılır, dakikalarca sözcüklere bakar, büyülenmiş gibi olurum. Bu sözleri Gazi Mustafa Kemal binlerce kilometre uzaktan yurdumuzu işgal için gelmis ANZAK askerleri için söylemiştir. “BU MEMLEKETİN TOPRAKLARI ÜZERİNDE KANLARINI DÖKEN KAHRAMANLAR. BURADA DOST BİR VATANIN TOPRAKLARINDASINIZ . HUZUR VE SÜKUN İÇİNDE UYUYUNUZ. SİZLER MEHMETÇİK’LE KOYUN KOYUNASNIZ. UZAK DİYARLARDAN EVLATLARINI HARBE GÖNDEREN ANALAR. GÖZ YAŞLARINIZI DİNDİRİNİZ. EVLATLARINIZ BİZİM BAĞRIMIZDADIR. HUZUR İÇİNDEDİRLER VE HUZUR İÇİNDE RAHAT UYUMAKTALARDIR.ONLAR BU TOPRAKLARDA CANLARINI VERDİKTEN SONRA ARTIK BİZİM EVLATLARIMIZ OLMUŞTUR.”

Büyük Türk milletinin bir ferdi olarak ve aynı zamanda Çanakkale’de ve Suriye cephelerinde GAZİ MUSTAFA KEMAL’in çok yakınında ve silah arkadaşı olan babamın kumandanı Gazi Mustafa Kemal benim daima övünç ve rehberim olmuştur.

Ne yazik ki “Hayatta en hakiki murşit ilimdir” diyen Gazi’nin gösterdiği ışıklı yoldan bilinmeyen karanlık yollara sapılmaktadır. Hiç düşündünüz mü? Paganizmden tektanrılı dinlere kadar tanrılara adanan ilk kurbanlar daima kadınlar ve çocuklar olmuştur. Çünkü onlar toplumların en kıymetli varlıkları ve toplumun geleceğidir. Hepimizin bildiği bir hikaye olan Hazreti İbrahim’in oğlu İsmal’i Allah’a kurban etmek istemesidir .

Çocuklar toplumların temel taşlarıdır. Egemen aşiretler ve feodel toplumlar egemenliklerini sürdürmek için önce çocuları kendi ideolojilerine kurban ederler . Bugün 5- 6 yaşlarındaki  çocukların başlarını ve saçlarını değil zihinlerini de kapatarak bir şekilde yok etmekteler.

Türkiye, Atatürk Türkiye’sinden bir ortaçağ toplumuna dönüştürülmektedir. Yapılan uygulamararla Cumhuriyetin kazanımları yok edilmeye çalışılmaktadır . Laiklikten, bilimsellikten uzak olan eğitim anlayışıyla , aklı ve bilimi kullanan özgür bireyler yetiştirilemez. Hükümetin eğitim yoluyla devlete emanet edilen çocuklarımızı kendi siyasi tasarımlarının bir parçası yapmaya hakları yoktur. Çocuklarımızın ve gençlerimizin beyinlerini kuşatacak ve teslim alacak gericiliğe  boyun eğmeyeceyiz. İslam, kutsal anlamından çıkartılarak, ahlakzıslıkların örtüsü haline getirilmeye çalışılmaktadır.

Yazımı üçüncü cumhurbaşkanı sayın CELAL BAYAR’ın sözleri ile bitirmek istiyorum. “ATATÜK’Ü  SEVMEK BİR İBADETDİR”

Hepinize saygılar sunar esenlikler dilerim.

MEHMET ŞÜKRÜ HÜNER

Fotoğraf: Mehmet Şükrü Hüner torunlari ile birlikte

1939 Kilis doğumlu olan Mehmet Şükrü Hüner, yedek subaylığını Sarıkamış’da yaptı. Ankara Tapu ve Kadastro Genel Müdürlügü’nde Kartograf ve Koordinatograf Şefi olarak çalıştı. 1971 de Kanada’ya geldi. Toronto’da 30 yıl Northway Map Firmasında Fotogrametrist (Haritacı) olarak çalışıp, 2000 de emekli oldu. Evli ve üç oğlu var. Kanada  Türk Derneklerinin Tiyatro ve Müzik etkinliklerinde görevler aldı. Tarihi, felsefi, edebi eserler okumak ve klasik Türk ve Batı Müziği ilgi alanlarındandır.