Başka bir dünya mümkün
Sermaye/emek çelişkisi asılmış. özel mülkiyet yok. Doğayı, insanı sömüren üretim/aşırı tüketim sorunu diye birşey kalmamış. İnsan odaklı bir toplum düzeni kurulmuş. Sadece insan olduğu için herkesin beşikten mezara kadar beslenme, barınma, eğitim hakkı garantide,. Hiçbir özgürlük kısıtlaması yok, despot bir düzen değil. Herkesin istediği gibi yaşama, hayallerini gerçekleştirme özgürlüğü var. Temel hakların değişmesi, kısıtlanması hiçbir şekilde söz konusu değil. Herkes eşit, kimsenin kimse üzerinde baskı kurma gibi bir amacı olmadığı gibi mümkün de değil.
Sistemin özünde her bireyin emeğinin birleştirilip doğru yere aktarılması, paylaşımın akılcı yönetimi yatıyor: Ordunun yerini endüstriyel ordu almış. Her vatandaşın tek mecburiyeti 24 yasından 45 yasına kadar çalışmak, yaratılan ekonomik değere katkı yapmakla yükümlü olması, o kadar. Baskıcı ya da uyuşuk bir sosyalist sistem değil bu. Çalışma hayatı da öyle sevimsiz, beyin uyuşturan, bel büken işlerden oluşmuyor. Herkes bu sürede kendi yeteneği ve kapasitesine göre “yapabileceğinin en iyisini yapmakla” yükümlü. Herkesin geliri aşağı yukarı eşit, motivasyon, ilerleme gene var. Özel mülkiyet olmayınca, çalma çırpma, yalan, çıkar elde etmeye çalışma tamamen ortadan kalkmış. Polis, mahkeme, hapishane mekanizması çok aza indirgenmiş ve insani bir şekil almış. Gizli ya da açık toplumsal sınıflar ortadan kalkmış, doktorun da garsonun mesleği eşit saygınlıkta.
2000 yılı geldi de geçti bile. Maalesef hala Bellamy’nin düşlediği gibi bir düzenin yanına bile yaklaşamadık. Bir 113 yıl daha geçse daha insancıl bir düzene yaklaşabilirmi sizce insanoğlu?