Nasuh Mahruki Rop Foto_rev.

“HAYATINIZ EN BÜYÜK MACERANIZ – Bunun ne kadar keyifli ve anlamlı olacağı tamamen seçimlerinize bağlı”

Nasuh Mahruki Kanada` da Turkish Society of Canada`nın misafiri oldu. Fotoğraf sergisi ve konuşmasının ardından kendisine şikayet eden insandan hedefli insana nasıl dönüşülebileceğini sorduk. 51 yaşındaki sporcu, geçmişine baktığında yaşadıklarını, risklere dünkü ve bugünkü bakışını anlattı.      

Sizi herkes Kar Leopari ünvanına sahip Everest`e tırmanan ilk Türk dağcı veya AKUT`un kurucusu olarak tanıyor. Pek çok ilke ve başarıya imza attınız. Sizin için gerçek başarı nedir?

Başarı herhalde insanın kendi koyduğu hedeflere ulaşmasıdır. Başkalarını geçmek ya da başkalarının hedeflerini yakalamak değil.

Öte yandan başarı ve mutluluğu da birbirinden ayırmamalı. Kendinizi geliştireceğiniz uzmanlaşacağınız alanda tabii ki en iyisi olmak için çabalayacaksınız. Ama tek boyutlu olmak hayatta çok eksik olmak demektir. Hayat o kadar renkli, çok boyutlu ve katmanlı ki profesyonel olarak yaptığınız işlerin yanında entelektüel, sosyal ve aile hayatınızda da belirli bir seviyeye ve kaliteye ulaşmanız gerekir ki hayatı bütünüyle kucaklayın ve zevk alın.

Çok başarılı bir finansal girişimci olabilirsiniz ama evinizde eşiniz ve çocuklarınız ile sağlıklı bir ilişki kuramıyorsanız, iş arkadaşlarınız sizden nefret ediyorsa burada bir şey eksik demektir. İşinizde, mesleğinizde yaptıklarınız kadar insanlar üzerinde bıraktığınız iz de belirli bir seviyenin üzerinde olmalı, hayattan aldığınız tatminde ve hayata kattığınız değerde de başarılı olmalısınız.

Şimdi dönüp hayatınıza baktığınızda kendinizi başarılı hissediyor musunuz?

Hissediyorum. Evet.

Günümüzde pek çok başarılı insan mutsuzluk veya depresyon ile başa çıkmaya çalışıyor. Günümüz şehir insanına neler tavsiye edersiniz? 

Her fırsatta doğaya çıkacak, spor yapacak yani vücudunu hareket ettirecek.

Vücut dediğimiz neticede kas ve kemiklerden, damarlardan organlardan oluşan sibernetik bir organizma. Bu yapının sağlıklı kalabilmesi için hareket etmeye ihtiyacı var.

Bir de varoluşu sağlayan toprak, hava, su ve ateşten oluşan 4 temel elemente ne kadar yakın olabilirsek o kadar iyi. Bunların hepsi doğada var zaten. Toprak doğal dünyanın kendisi, hava dediğimiz gökyüzü açık alanlar, bütün denizler akarsular suyla temas halinde olmalıyız, ateşle ilgili güneşe çıkmamız gerekiyor.

Doğada spor ya da doğa yürüyüşleri yapmak. Seyahat etmek çünkü seyahat etmek sizi bulunduğunuz ortamdan, kendi güven çemberinizden çıkarıp başka coğrafyaları deneyimlemenizi ve oradan da büyük bir farkındalık geliştirmenizi sağlıyor.

Hedef yaratmanın öneminden bahsediyorsunuz kitaplarınızda. Bizim ise çoğu zaman isteklerimiz niyet aşamasında kalıyor. Şikâyet eden insandan hedefli insana nasıl dönüşebiliriz?  

Hayatınız en büyük maceranız. Bu bir kerelik bir yolculuk. Bu yolculuğun ne kadar keyifli ne kadar kaliteli ne kadar anlamlı olacağı tamamen seçimlerinize yani yaptıklarınıza ve yapmadıklarınıza bağlı. Bundan sonra yine aynı yaşta olmayacaksınız. Geriye dönük hesabı kapatıp, geleceğe odaklanmak gerek.

En temel şey kendini tanımak. Hepimiz kendimizle beraber yaş alarak büyüyoruz. Öğrendiklerimizle gen havuzumuzdaki yetenekleri ortaya çıkarıyoruz. Yapabileceklerimizi, haddimizi, gücümüzü, sınırlarımızı bizden daha iyi kimse bilemez. Anne babanız, ikiz kardeşiniz, öğretmenleriniz de bilemez. Sokrates’in dediği gibi “Bir insanın kendini tanıma uğraşı, ömür boyu devam eder.” Kendimizle barışık olmayı ve kendimize ayna tutmayı sürdürerek yolumuza devam etmeliyiz.

Dış dünya bizi ne kadar şekillendirmeye çalışsa da çocuklukta aslında çok daha farkındayız özümüzün. Çocukluğumuzdan ve doğadan koptuğumuzda diğerlerine uyum sağlamaya çalışan, sisteme kendini benzetmeye, entegre olmaya çalışan bir hale geliyoruz ki bu durum bizi beton, çelik ve camdan oluşan bu yapıda özümüzden uzaklaştırıyor. Jiddu Krishnamurti “Bu denli hastalıklı bir topluma iyi eklemlenmiş olmak, sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz.” diyor. Toplum zaten hastalıklı. “Ben çok uyumluyum, vergimi ödüyorum, trafikte kırmızıda geçmeden başımı belaya sokmadan düzgün yaşıyorum”un ötesinde bir şeyden bahsediyorum.

Kendi doğası ve özüyle, dünyanın doğası ve özüyle bağlarını korumayı başaranlar çevrenin rüzgarına kapılmadan hayatlarını daha sağlıklı kurgulayabiliyorlar.

Oyunu hazırlık yapan kazanır diyorsunuz. Siz bir hedef için nasıl bir hazırlık yapıyorsunuz?

Başarının formülü yetenek artı hazırlık derler. Üzerine çok çalışmaktan öte etkin ve verimli çalışmak. Çalışmanın içinde kendini ödüllendirmek de var tatil yapmak da. Kendini kaybedercesine değil, kendini geliştirmeye fırsat verecek şekilde çalışmak.

Yetenekli olduğunuz alanlarda kendinizi geliştirmelisiniz. O yüzden gelişmiş ülkeler eğitimde yetenek yönetimi yapıyor.

Hazırlığın üç bacağı var fiziksel, teknik ve psikolojik.

Fiziksel hazırlık; spor yapabilirsiniz, yoga yapabilirsiniz çünkü zekanız, bilginiz ne olursa olsun eylemi yapan bedendir. Onu beslemeniz ve desteklemeniz gerekir.

Yapacağınız iş her ne ise onun teknik becerilerini geliştirmeniz gerekir.

Psikolojik hazırlığa gelirsek birden fazla bacağı var.

En basiti Hedef ile aranızda anlamlı bir bağ kurmalısınız.

Her şeyin bir fiyatı bir de değeri vardır ya. Çok susadığınızda bir şişe suyun değeri farklılaşır.

Her şeyin aslında sizin ona yüklediğiniz anlamla oluşan bir değeri var. O anlam çerçevesinde tüm hazırlık ve çabanızı, mücadelenizi artırabilirsiniz.

Hedefi çok yakından tanımak; bir ihale, finansal bir hedef de olabilir. Hakkında bilmeniz gereken her şeyi 360 derece araştırmak, kutunun dışına çıkarak bakmak, tanımak çok önemli, bu size farklı seçenekleri zorlama imkanı verecektir.

Başardığınızı hayal edebilirsiniz.

Karşılaşacağınız zorluklarla nasıl başa çıkacağınızı zihninizde canlandırabilirsiniz. Zorluklar çıktığında hazır olmanızı sağlar.

Hiç yanlış hedefiniz oldu mu?

Ulaşamadığım hedeflerim oldu. Dağcılıkta hedef eve sağlam dönebilmektir. Kabul edilemeyecek bir risk varsa döneriz. Bizler intihar eğilimli insanlar değiliz. Bu bir spor, bir oyun sonuçta. Biz bunu keyif için yapıyoruz. Hiç bir spor için sakat kalmaya değmez. Burada dağın nesnel koşulları gerçekleri önemlidir. O koşullar ancak uygun olursa tırmanabilirsiniz.  Zirvesine ulaşamadığım dağlar oldu ama hiçbiri benim yetersizliğimden, iyi hazırlanmadığımdan olmadı. O gün o zirveyi tamamlayamadıysak dünyada zaten onu tamamlayabilecek başka hiçbir insanoğlu yoktu. Bugün kendimi iyi bir dağcı olarak görmemin sebebi budur.

Dağcılığın yanında yamaç paraşütü, aletli dalış, motosiklet ve dağ bisikleti gibi farklı spor dallarında profesyonel sporcusunuz, fotoğrafçılık, yazarlık, sosyal girişimcilik ve eğitmenlik gibi pek çok kimliğiniz var. Çok yönlülük uzmanlaşmanın katili gibi görünür. Hem çok yönlü olup hem de uğraştığınız alanlarda başarılı bir profesyonel olmayı nasıl beceriyorsunuz?

Bir şeyi daha çok sindire sindire derinlemesine kavramayı ve ona bir şeyler katarak topluma sunmayı tercih ediyorum ben. Dağcılığım fotoğrafı getirdi, fotoğraf seyahati, seyahat yazarlığı ve tüm bunlar konuşmaları getirdi. Bu süreçte bir taraftan da arama kurtarma oldu tabii.

İlla dikeylemesine, dos doğru yukarıya hızlı büyüme de tercih edilebilir tabii ama ben öyle vur kaç şeylerden haz almıyorum. Yatayına büyümek ve derinleşmek de çok faydalı. Ben onu yaptım aslında. Bu benim hayatımı daha anlamlı hale getirdi. Kendimle daha barışık, kendime daha saygı duyan birisi olmamı sağladı.

Dünya sizin için bir şeyler yapıyor elbet. Önemli olan dünyanın sizin için yaptığından daha fazlasını dünya için yapabilmek. Hepimiz diğer bütün canlılar gibi bu dünyanın bir parçasıyız. İnsanın farkı diğer bütün canlılardan öte bir zekaya, bilince, muhakemeye, iradeye sahip olması bu da tabii beraberinde sorumluluğu getiriyor. Bilmek sorumluluktur. Gereğini yerine getirmek gerekli ki insanoğlu ileriye doğru ilerlemesini hızlandırabilsin ve bütüne karşı daha güzel bir dünya ortaya koyabilsin.

Bir motivasyon konuşmacısı olarak şu dönemde çok popüler olan düşünce ya da istemenin gücü, kuantum gibi konulara nasıl bakıyorsunuz?

Barış, iyilik, güzellik olumlu pozitif duygular içinde olmak, bardağın dolu tarafından bakmak, istemek tabii ki çok önemli ama asıl iş eyleme geçmektir. İstediğiniz kadar olumlu düşünün eğer sonucu değiştirecek şekilde elinizi taşın altına koymazsanız, mücadele etmezseniz sonucu değiştiremezsiniz.

Beceriksiz ya da amatör olduğunuz konular neler?

Sanata hiç yeteneğim yok maalesef.

Fotoğraf var ama?

Fotoğraf tam olarak sanat değil. Sanat derler ama bir resim, heykel gibi değil. El becerim pek yoktur diyelim.

Pek çok riskli çalışmayı yaptığınız sırada bekardınız. Evlendikten ve özellikle baba olduktan sonra riske bakış açınız değişti mi?

Evlilik ve çocuk sorumluluklarını hayatımın ileriki dönemine attım. Bu kadar riskli bir hayatı evli ve çocuk sorumluluğu ile yapmak doğru da olmazdı hakkaniyetli de. Evliliği hep 40`tan sonra ve yurtdışında düşünmüştüm. 41 yaşında Butan Krallığı’na yaptığımız bir motosiklet gezisinde evlendim ardından 42 yaşında yeniden Everest`e çıktım.

Zaten yapmak istediğim şeyleri zamanında yapmam gereken yaşta yaptım ben. 20`lerde 20`lerde istediklerimi, 30`larda 30`larda istediklerimi, 40`larda 40`larda istediklerimi yaptım. Şimdi 51 yaşındayım. Eskisi kadar ağır antrenman yapacak halim yok. Öte yandan Gezi Parkı olayları sırasında ilk gün polis ile göstericilerin arasında kaldım ve 4 kemiğim birden kırıldı. Bu kadar iş yaptım küçük parmağımı bile kırmamıştım. O da tabii biraz süngümü düşürdü.

Bunu kendi içimde bir mesele yapmıyorum. Fiziksel hedeflerimin birçoğuna ulaştığım için içimde bir eksiklik duygusu yok. Zaten insanın kendisiyle barışık olmasında en önemli sebeplerden bir tanesi değiştirebileceği şeyleri değiştirme mücadelesinde kararlı olması ve değiştiremeyeceği şeyleri olgunlukla kabul edebilmesidir.

Ailenizin riskli sporlara olan ilginiz ve kariyer seçiminize yaklaşımı nasıldı? Siz bu konuda nasıl bir babasınız?

Ailemle açık ve güvene dayalı bir ilişkimiz vardı. Bir konuda bir karar verdiğim zaman onun sonuna kadar gideceğimi ama geri dönmem gereken yerde de dönebileceğimi bilirlerdi.   Çocukken de böyle bir olgunluğum vardı.

Geri dönmeniz gereken yer K2 ve Everest olduğunda anne için biraz zor olmadı mı?

Tabii ama bu da benim hayatım. Ben kendi hayatımı yaşamak için geldim bu dünyaya. Çocuklarım da kendi hayatlarını yaşamak için geldiler. Önemli olan çocuklara kuvvetli bir alt yapı vermek, onlara kendi gelecekleri ile ilgili doğru kararları verebilecek bir eğitimle, farkındalıkla yetiştirmek. Sonra da kendi kararlarının sorumluluklarını alacakları şekilde ilerlemelerini sağlamak.

Bu soru bana çok sorulur. Çocuk canı ne isterse onu yapacak bir kere. Tek şart en iyi eğitimi almaları. En iyi hocalardan teorik ve pratik eğitim alacaklar. Teorik eğitim çok önemli. Ben de çok şanslıydım en iyilerden eğitim aldım. Üniversite yıllarında girdiğim kulüplerde benden üç beş yaş büyük çocuklardı aslında.  Ama hepsi bir taraftan fiziksel ve teknik çalışmaların yanı sıra kendilerini zihinsel olarak da geliştiriyorlardı. Şiir okuyor, edebiyat, felsefe, tiyatro ile ilgileniyorlardı. 19-20 yaşında girdiğim bu ortam kişiliğime, yaradılışıma çok oturdu ve derin izler bıraktı.

Peki son olarak sosyal girişimcilere neler tavsiye edersiniz?

Sosyal girişimcilik finansal girişimcilikten farklı olarak finansal bir beklenti olmadan toplumsal bir konuda toplumsal kaynakları harekete geçirerek çözüm bulmayı amaçlıyor.

En önemlisi başka kimsenin adım atamadığı noktada o riski ve sorumluluğu üstlenme cesareti ve becerisi. Ama bütün girişimler insanlar ile yapılıyor dolayısıyla iyi bir ekip.

Sizinle beraber yürüyecek, sizden farklı yetenekleri bir araya getirip, insanların verebilecekleri kadarını alarak iyi bir ekip yaratmak. Örneğin AKUT`ta herkes enkaz altına girmiyor. Aramızda obez veya engelli arkadaşlarımız da var. İyi bir girişimci çevresindeki herkesten nasıl faydalanabileceğini, onların enerjisini nasıl katma değere dönüştürebileceğini bilen kişidir.

Işıl Mumcu Tural