Prof. Mustafa Koç ile Söyleşi
TSC gönüllüsü Sezin Atasoy, Kariyer Günü etkinliğimiz sonrasında Prof. Mustafa Koç ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Mustafa Koç’a etkinlik için gösterdiği büyük destek ve Sezin’e bu söyleşiyi gerçekleştiriği için ayrı ayrı teşekkür ediyoruz.
Mustafa Hocam, öncelikle bu etkinliğimizin hazırlığındaki katkılarınızdan ve Kariyer Günü’ne Ryerson Üniversitesi’nde ev sahipliği yapmanızdan dolayı TSC adına size teşekkür ediyoruz. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Tabii, adım Mustafa Koç. Ryerson Üniversite’si Sosyoloji Bölümü’nde Profösörüm. 1993 yılından beri Ryerson Üniversitesi’ndeyim. 1979 yılında üniversiteyi bitirip buraya geldim. Master’ımı ve doktoramı burada yaptım. Eşimle beraber yıllardır buradayız ve çok mutluyuz.
Daha önce de buna benzer etkinlikler düzenlendiği için soruyorum; bugünkü organizasyonumuzla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu seferki etkinliğimizin amacı nedir, kimleri biraraya getirmeye çalışıyoruz?
Şimdi eğitimini kendi ülkelerinde almış ve Kanada’ya göçmen olarak gelmiş insanların iş bulma konusunda zorlukları oluyor. Son yıllarda artan iş pazarındaki değişimler, herkesi zora soktu yani Kanada mezunları da aynı şeyi yaşıyor. Fakat yurtdışından gelip Kanada’da yeniden kariyer kurmak isteyen insanların zorlukları daha fazla oluyor. En büyük sorun da belirli bir statu kaybı yaşamaları. Yani Türkiye’de belirli biryere gelmişsin, onu bırakıp buraya geliyorsun büyük umutlarla, o umutlar da gerçekleşmeyince büyük hayal kırıklığı oluyor. Kimisi şanslı oluyor tabii ama çoğu insan için bu süre uzadıkca işin tadı kaçıyor. Biz şimdi üniversiteler ve kolejler olarak, göçmenlik ve yerleştirme konusunda servis veren birimler olarak, farklı düzeylerdeki idari yönetimler olarak, devlet olarak, nasıl bir hizmet verebiliriz onu öğrenmek istedik. Bu şekilde göçmenlerin ihtiyaçlarını sağlamak konusunda böyle bir panelin gerçekleşmesinde yarar gördüm. Bunu üniversitedeki Sosyoloji Bölümü, Immigration and Settlement Studies Master Programı ve Ryerson Göçmenlik ve Yerlestirme Merkezi (RCIS) bölümlerindeki arkadaşlarıma ilettiğimde onlar da pozitif baktılar. Tabii bunda TSC’nin daha önceki yıllarda yaptığı başarılı çalışmaların da etkisi var. Çünkü daha önceki çalışmalarında da her zaman profosyonelce, ve etkin bir şekilde çok temiz bir organizasyonla katıldıkları için, böyle bir teklif geldiğinde üniversite ‘neden olmasın’ dedi. Bu üç bölümün başkanları arkadaşlarımın da hepsi buradaydı bugün ve çok olumlu intibalarla ayrıldıklarını gözlemledim.
Peki bu etkinliğin hazırlık sürecinde TSC ekibi ile Siz ve Ryerson Üniversitesi Sosyoloji Departmanı Göçmenlik ve Yerleştirme Bölümü yoğun bir çalışma gerçekleştirdi. Hedeflerinize ulaştınız mı?
Tabii gönül ister ki yüzlerce kişi gelsin ama panelimiz sırasında gözlemlediğim kadarıyla en az 100 civarında katılımcımız oldu ve bu yağmurlu bir Pazar günü öğleden sonrası için 100 tane üst düzey, eğitimli, profosyonel insanları bir araya getirmek büyük bir başarı bence. Bu başarı tabii bizim değil, TSC’nin başarısı. TSC gönüllüleri son derece profosyonel bir ekip olarak çalıştılar, çok etkin bir organizasyon gösterdiler. Beni en çok mutlu edense bu organizasyonun başarısından çok TSC’nin profosyonelizmini görmem. Bu çok güzel ve umut verici.
Teşekkür ediyoruz. Sizce bu etkinliği önümüzdeki yıllarda da tekrarlasak ve bunu her yıl yapılan sürekli bir etkinlik haline getirsek, nasıl olur?
Çok iyi olur. Bizim, yıllarca, Türk derneklerinin yaptığı bir tür zayıf lobicilik faaliyetiydi. Zayıf derken şöyle; Türkiye Cumhuriyeti’nin bazı temel hassasiyetleri var, onları dile getirmemiz de önemli bir konu. Ama şimdiye kadar bizim verdiğimiz hizmetler, uzun yıllar, bu hassasiyetleri en etkin bir şekilde Kanada kamuoyuna duyurabilme çabasıydı. Ama bu arada Kanada’da yaşayan Türklerin ihtiyaç duyduğu servisleri yerine getirme konusunda o kadar etkin değildik. Bu tür bir hizmet bence çok daha etkili. Yani Kanadalılara yönelik hizmetlerimiz kadar kendimize yönelik hizmetlerimiz de çok önemli. Çünkü başarılı diaspora komünitelerinde başarının ortaya çıkması Institutional Completeness dediğimiz kurumsal bütünlüğü sağlama çabasındandır. Yani sigortaya ihtiyacın varsa Türk sigortacısına gidebilmen, krediye ihtiyacın varsa Türk bankacılara gidebilmen, gıda ihtiyacını Türk marketlerinden karşılayabilmen, ihtiyacın varsa herhangi bir Türk işverene gidebilmen.. Bu ağı sağlayabildiğimiz ölçüde çok daha etkili olabiliriz, çok daha insanın katılımını sağlayabiliriz, çünkü insanlar Türk kimliklerinin kendilerine sağlayacağı bir takım faydaların farkında olarak o kimliği kaybetmemeye çalışacaklar. Aksi takdirde isimlerini adreslerini değiştirenler oluyor ve bizim etkinliklerimize katılmıyorlar; ama böyle şeyler toplumu birlik içinde tutmak için çok önemli. Aynı zamanda da birbirimize yardım etmiş oluyoruz. Çünkü bizim Kanada’da köklerimiz yok, ama hepimiz birbirimizin dalı olabilirsek o kök olmadan da biz burada bir ağaç yaşatabiliriz.
Peki siz kendi kariyeriniz hakkında neler düşünüyorsunuz? Uzun yıllardır burada olduğunuzdan bahsetiniz. Muhtemelen hedeflerinize ulaştınız. Bu süreçte ne tur zorluklarla karşılaştınız, ne gibi önerilerde bulunabilirsiniz, biraz bahseder misiniz?
Ben memnunum, Sosyoloğum, öğretim üyesiyim. Bence bir sosyoloğun veya pek çok sosyal bilimcinin yapmaktan zevk alacağı birşeyi ben de keyifle yapıyorum. O bakımdan mutluyum, gerçi emekli olsam ne yaparım diye kara kara düşünüyorum şimdi ama gerçekten herkese de tavsiyem zevk aldığınız işi yapın. Işinden zevk aldığın zaman daha büyük keyifle yapıyorsun ve hayatının diğer dallarında da çok daha mutlu oluyorsun. Ama işin sana mutluluk vermiyorsa ayağını vuran ayakkabı gibi, dünyanın en güzel ayakkabısını bile giysen ayağını vuruyorsa korkunç izdirap oluyor. O yüzden keyif aldığın işi yapman en önemlisi. Öğretmenliği ve öğretim üyeliğini de pek çok arkadaşa tavsiye ederim. Eğer dışadönüksen ve insanlarla ilişki kurmayı seven biriysen harika bir iş. Öğrencilerin gözündeki o öğrenme ışığını görmen sene sonunda harika bir mutluluk veriyor. Tavsiye ederim.
Son olarak toplum üyelerimize Kanada’da başarılı olmaları için neler önerebilirsiniz?
Ne yapmalılar, ne yapmamalılar gibi herkese uygun bir model yok. Herkes kendine uygun olan şeyi yapmalı derim. Elbette iyi bir eğitim, iyi bir donanım gerekiyor. Eksikleri varsa onları kapamalarında, sertifika programları/bridging programları gibi farklı programlarla kendilerini geliştirmelerinde, veya upgrading programlarıyla zaman zaman yeni alanlarda uzmanlıklarını zenginleştirmelerinde yarar var. Ama keyif alacakları işi yapmaları ve iş arama konusunda da, iş bulamıyorlarsa, iş-veren olmalarını tavsiye ediyorum. Tabii bu öyle kolay birşey değil ama bazen biz hep kafamızı iş bulma konusuna yoruyoruz. Ben iş-veren olsam hangi işi yapardım, ben işimi kuruyor olsam hangi işe ihtiyaç olur, ben bir göçmen olarak geldiğimde hangi servisi alamadım, bu servisi ben versem nasıl olur diye düşünmelerinde yarar var. Bunu yaptığımız zaman çok başarılı olacağız çünkü ihtiyacın ne olduğunu bildiğimiz için onu yerine getirebiliyorsak zamanı gelecek kendimiz işi yaratacağız, zamanı gelecek kendimiz iş-veren olacağız. Bunu düşünmemiz lazım ama bu, iş arayacağım diye odaklanıldığı zaman çok zor oluyor, şansımız kayboluyor. O yüzden beklemememiz lazım. Hayır cevabını duymaktan korkmamamız lazım.
Bu söyleşi ve emekleriniz için çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.