10 Kasim 2017 – Yesim Yoruk – Kapanis

10 Kasım 2017 Cenk Sayın Açılış Konusması, Etkinlik Fotoğrafları & Linkler

Değerli Dostlar,

Turkish Society of Canada olarak düzenlediğimiz Atamız’ı Anma
Günlerimizde bugüne kadar her yıl belli konulara dikkatinizi çekmek
istedik ; yıl oldu andımız müfredattan kaldırıldı, biz burada hep bir
ağızdan andımızı söyledik, yıl oldu bu bayrak bu göklerden inmez diye
tüm salonu inlettik, yıl oldu bir devletin büyüklüğünün yaptırılan
saraylarda değil, onu yöneten kişinin manevi şahsiyetinde olduğunu
anlattık, yıl oldu tek ve ebedi Başkumandanımızın kim olduğunu
hatırlattık…Bu yıl da üzerinde duracağımız konu, yakın tarihimizin
gerçek destanları hangileridir ve bu destanların baş aktörü kimdir…

Ufacık bir kara parçası düşünün ; 3,000 yıl önceki adı Truva olan ve
Homeros’un İlyada destanında anlattığı, kralları Agamennon
komutasındaki Akha’ların yerle bir ettiği bir Anadolu Krallığı. Ve tam
3,000 yıl sonra takvimler 1915’i gösterirken aynı kara parçasına,
bu sefer başlarında Agamennon ismini verdikleri zırhlıyla gelen,
Yeryüzünün o zamana dek görmediği en büyük ve en korkunç savaş
donanması. Ama bu sefer tarihin tekerrür etmesini engelleyen tek bir
fark vardır ve o farkın ete kemiğe bürünmüş adı da “Mustafa
Kemal”dir.

3,000 yıl önce Aşil’in yendiği Truva prensi Anadolu’lu Hektor’un öcünü
tam 3,000 yıl sonra Mustafa Kemal’in kumandasındaki Mehmetçikler
kanlarıyla, “Çanakkale Geçilmez” yazarak almış, ve büyük bir
hayalperest olan Enver Paşa Kafkas Fatihi olmak isterken, hiç bir şey
olamaması için Çanakkale’nin kör bir noktasına atadığı Mustafa Kemal
ise bu muazzam donanmayı ve orduyu Çanakkale’den geçirmeyerek
İstanbul’un kurtarıcısı olmuştu.

Gösterdiği bu çelikten iradeyle, Çanakkale’de İlyada’dan daha büyük
bir destan yazan Mustafa Kemal, Osmanlı’nın avuçlarından kum gibi
akarak giden vatan topraklarına ilk kez burada Türk süngüsünden bir
sınır çekmişti.

250,000 vatan evladının kanları ve Mustafa Kemal’in dehası ile yazılmış
Çanakkale destanının takibinde, tarihe ilmik ilmik işlenen diğer büyük
destanımız ise Nazım Hikmet’ten başka kimsenin daha güzel bir
tanımlama ile açıklayamayacağı, “Ateşi ve İhaneti Gördük” dediği
Kurtuluş Savaşımızdır.

Öyle bir “Ateş ve İhanet” ki, Mustafa Kemal ve ona inananlar
mücadelelerini sadece itilaf devletlerini oluşturan İngiliz, Fransız,
İtalyanlar’a, İzmir’den başlayarak yurdun içerilerine doğru istila
hareketine başlayan Yunan ordularına karşı değil, şahsi geleceklerini
başta İngiltere olmak üzere işgal güçleriyle beraber hareket etmekte
gören Padişah ve yandaşlarına, bu zavallılar tarafından üzerlerine
gönderilen hilafet kuvvetlerine, yurdun dört bir yanında ayaklanma
çıkarmakla görevli gerici işbirlikçilerine, kurulan düzenli orduya
girmemekte direnen ve takibinde düşman saflarına geçen isyancı
çetelere ve milletin bizzat kendi içinden çıkan ayrılıkçılara karşı da
vermişlerdi.

Tüm bu ihanet, yokluk ve imkansızlıklara rağmen Mustafa Kemal bir
Günışığı Yolcusuydu ve Güneşin battığı yerden, yani rahatını feda
etmemek için koskoca memleteki veren Payitahtın ve yandaşlarının
olduğu İstanbul’dan, Güneşin Doğduğu yere, Anadolu’ya doğru yola
çıkmış ve gerekirse tek dağ başı mezar oluncaya kadar mücadeleye
and içmişti…

Anadolu’ya ayak bastıktan sonra O, bu halkı, bu mübarek Anadolu
halkını kutsal bir hamur gibi yoğuracak, ona yeni bir ruh, bir ölmezlik
katacak ve onlarla beraber düşmanlar üzerine yürüyecekti.

Her ne kadar şu son yıllarda bilinçli olarak unutturulmak istenseler de ;
Gecesi ve Gündüzünün her anı şehit kanı, barut kokusu, gözyaşı ile
dolu 1 yılı içine alan Çanakkale ve 3 yılı aşkın süren Kurtuluş
Savaşımız, demir ve çeliğe karşı, kundağında bebesi olduğu halde
4,000 yıldır şekli hiç değişmemiş Hitit Kağnılarıyla erine cephane
taşıyan başta Anadolu kadını olmak üzere Anadolu halkının Mustafa
Kemal önderliğinde yazdığı yakın tarihimizin gerçek 2 destanıdır.

Degerli Dostlar,

Bir ülkeyi Devlet, ve çatısı altında yaşayan vatandaşlarını da millet
yapan en önemli yapıtaşlarından biri de gelecekte yaşanacak güzel
günleri kurabilmek için, geçmişte çektikleri sıkıntıları, özverileri,
çabaları, destanları hatırlatan ve unutturmayan özel günler ve kurucu
atalarına gösterdikleri saygıdır. Hangileridir bu özel günler ; 18 Mart,
23 Nisan, 19 Mayıs’ımız…30 Ağustos, 29 Ekim, 10 Kasım’ımız.

Ancak ve ancak geçmişini ve geçmişte yapılan nice fedakarlıktan sonra
varılan hedefi ve kazanımları unutmayan ve bundan güç alarak
geleceğe güvenle bakan Devlet ve Milletler ayakta kalır.

Bir topluluğu millet yapan ortak geçmişin anılarını kutlaması
engellenen, kurucu Ata’nin başta Bilim olmak üzere bıraktığı mirasını
korumayan, hatta ona dil uzatılmasına müsaade eden, Anavatanımızın
tapu senedi olan Lozan Antlaşmasını eleştiriye açan ve her karışı kan
ve can vererek alınmış Misak’I Milli sınırlarını dar bulup “Yurtta Sulh,
Cihanda Sulh” özdeyişini küçümseyen bir zihniyetle geleceğe güvenli
bir şekilde ilerlemek imkansızdır.

Sevgili Anne ve Babalar,

Bizim çocuklarımıza karşı en önemli görevlerimizden biri de onlara
hayatları boyunca yol gösterecek örnek insanları layıkıyla anlatmak ve
köklerinin bulunduğu toprakların gerçek destanlarını öğretmektir.
Unutmayın ki, değerleri bilinçli şekilde boşaltılıp yerine kuru hamaset
yerleştirilen toplumlar yok olup gitmeye mahkûmdurlar.

Ancak değer üretebilen ve değerlerini koruyan uygarlıkları tarih ayakta
tutar.

Kendini ortaya koyamayan bir akıl, nasıl tam anlamıyla akıl sayılmazsa
belleksiz bir yaşam da yaşam sayılmaz.

Anne babalara sesleniyorum,

Mutlaka kültürümüzü, bilginizi, birikimlerinizi genç nesillere aktarın,
Mustafa Kemal Atatürk’ü ve tarihimize altın harflerle yazdığı destanları
öğretin, Cumhuriyet devrimleri mucizesini öğrenmelerine vesile olun…

Gençler,

Anavataninizin tarihini öğrenin, batılı toplumların ileri medeniyet
seviyesine ulaşmalarını sağlayan en önemli özelliklerinden biri de
tarihlerini doğru bir şekilde öğrenerek sahip çıkmaları ve bunun
sonucunda geçmişten ders alarak geleceğe, sağlam adımlarla
ilerlemeleridir.

Tarih tekerrürden, yani tekrardan ibarettir sözü doğru, ama eksik bir
tanımdır. Tarih sadece okumayanlar veya okuduklarından ders
çıkarmayanlar, yani cahiller için tekrardan ibarettir ve maalesef hep
kandırılırlar.

“Sadece ufku değil, ufkun da ötesini görebilmelisiniz” diyen Mustafa
Kemal Atatürk’ü anlayarak okuyun, onun mücadelesinden ve hayat
deneyiminden, başarıya ulaşmak için kullandığı yöntemlerden
öğrenecekleriniz, hayatınız boyunca dünyanın neresinde olursanız olun
size en büyük rehber olacaktır.

Yaşam pusulanızın yönünün, her zaman Atatürk öğretisine dönük
olması dileğiyle…


 

Etkinlik Fotoğrafları: https://www.facebook.com/media/set/?set=a.822950204496634.1073741895.181851351939859&type=1&l=33341db1ae

 


10 Kasım 2017 Klip : 
Youtube : https://youtu.be/77bDYqDYnHs

Vimeo : https://vimeo.com/242069493

Açılış Konuşması + Türk Toplum Gönüllüleri’nin Gösterisi “Kayıtsız Şartsız Cumhuriyet” + Sunay Akın’dan Enstantaneler + Kapanış Sahnesi’ni (Atamız’a And) içeren linkler :
Youtube https://youtu.be/bAOM4IoYuCY

Vimeo : https://vimeo.com/242175915

Sözcü Gazetesi ve Oda TV’de cikan Haberlerin Linkleri : 

http://www.sozcu.com.tr/2017/gunun-icinden/kanadada-10-kasim-etkinligi-2083807/

http://odatv.com/ataturk-kanada-da-unutulmadi-1111171200.html