T-Piketty

Biri Yer, Biri Bakar…

Kitaptan bazı önemli hususları özetlemeye çalışayım:

1. Gelir dağılımındaki eşitsizlik (income inequality) bir toplumda ekonomik sınıfların milli gelirden (national income) aldıkları payların “çok” farklı olması şeklinde tanımlanıyor.
2. Ekonomik eşitsizlik tarihte hep toplumsal barışı tehdit eden başlıca nedenlerden biri olmuş.
3. Eğer bir ülkede yapılan kapital yatırımından elde edilen gelir (r, return on capital) ülke ekonomisinin büyüme oranından (g, growth in GDP) fazla olursa bu durum uzun sürede gelir dağılımda eşitsizliğe yol açıyor.  Örneğin, son yıllarda ABD ve Avrupa ülkelerinde ekonominin senelik büyüme hızı (”g”) %1-2 civarında gerçekleşiyor. Çalışanların ücretleri de (labour income) buna yakın artarken uzun sürede hisse senetlerinin senelik ortalama artış oranı (“r”) % 5-7 olmaktadır. Pikkerty, “r” değerinin “g”’den büyük olması dolayısıyla bu ülkelerde gelir dağılımdaki eşitsizliğin giderek arttığını belirtiyor.
4. 2010 yılında ABD ve Avrupadaki gelir dağılımı:

Gelir Grubu (Nüfus Oranı) Avrupa (2010) ABD (2010)
En zengin (%1) %10 %20
Az zengin  (%9) %25 %30
Orta (%40) %40 %30
Fakir (50%) %25 %20
Toplam %100 %100

Tablodan görüldüğü gibi ABD’de nüfusun %1’İ milli gelirin %20’sini kazanıyor. İlk iki grubu (zengin tabaka) birleştirirsek, nüfusun %10’unun milli gelirdeki payı %50’ye çıkıyor.   Pikkety, tabloda yer almayan aşırı zengin %0.1 nüfusun payını ise %10 olarak bildiriyor.  Ekonomik açıdan alt tabakayı teşkil eden %50 nüfusun payı %20’de kalmış.

5. Konuyu daha iyi kavrayabilmek için gelir dağılımının tarihsel gelişimine de bakmamız gerekir: Aşağıdaki tablo ABD’de %10’lük zengin tabakanın 1910’dan bugüne kadar milli gelirden aldığı payı gösteriyor:

Tarih ABD’de 10%’luk zengin tabakanın toplam gelirden payı
1910-1920 %40
1925-1940 %45
1945-1980 %33
1990 %40
2000 %45
2010 %50

Pikkety, ABD’de zengin tabakanın payının Birinci Dünya Savaşı harcamaları dolayısıyla 1910-1920 arasında %40’da sabit kaldığını, İkinci Dünya Savaşından (1945) 1980’e kadar ekonomideki hızlı büyüme ve ve çalışanların gelirlerindeki artış dolayısıyla bu payın %33’e gerilediğini tesbit etmiş.  Ancak Regan ve Margaret Thatcher ile başlayan düşük vergilendirme, küreselleşme ve özellikle finans firmalarının yönetim kadrolarına ödenen aşırı ücretler dolayısıyla 1980’lerden itibaren tekrar hızla yükselmeye başlamış.  Pikkery son yıllarda ABD’de gözlenen gelir dağılımındaki eşitsizliğin tarihte hiçbir gelişmiş ülkede olmadığı kadar yüksek seviyelere eriştiğini ve tedbir alınmadığı takdirde bunun daha da artacağını iddia ediyor.