Can Gönüllülerimizden Sakinoş’umuz
Can Gönüllerimizden Sakinoşumuz’u kaybettik…
“İşte gidiyorum çeşm-i siyahım
Önümüzde dağlar sıralansa da
Sermayem derdimdir servetim ahım
Karardıkça bahtım karalansa da…”
Sen bu dizeleri dilinden düşürmeden keyifle mırıldanırken biz dertlenirdik Sakinoş…
Benim seslenmemle “Kuduruk” Dostlarının seslenmesi ile “Sakinoş” Sakine Damar.
Ezgi Grubu’nda tanıdığım günü dün gibi hatırlıyorum Şebnem’le güzel seslerinizle koroya can katarken. Hiçbir zaman yüzünden eksiltmediğin gülücüğün 15 yaş insanına ait kıpır kıpır ruhun, neşen; o neşe ki, son 2 yılını hastahanelerde geçirdiğin ömrünün eziyetli zamanlarında bile eksik olmayan… Enerjini türkülerden aldığını söylerdin. Nasıl severdin türkü söylemeyi hasta hasta diyalizden çıkıp nefes nefese provalara yetişirdin… “Ezgi Grubu ailem, müzik ilacım burada hayat buluyorum” derdin. O nedenle “Kuduruk” lakabını takmıştım ya sana” Haklıydım da…
Böbreklerinin en eziyetli dönemlerinde CanGönüllere katıldın. Diyalizden çıkıp gelir, 3-4 saat süren 10 Kasım provalarında “oturarak prova al” dememe rağmen “Diğerleri ayaktayken olmaz” diye red ederdin.
23 Nisan etkinliğinde Ismet’in koluna girip saatlerce eksilmeyen gülümsemenle balon ve ilan dağitmanı unutur muyum? “Çalışılıyorsa hep birlikte çalışmak gerek, ölmedim ya” derdin…
Seni hastahanelerde gördükçe kahrolurduk, yakıştıramıyorduk senin gibi hayat dolu bir insanın sadece yatmaktan ibaret geçip giden günlere boyun eğmesine.
Hele hele Sebo’su… Sakinoş’ un sadece kızı değil, annesi, babası, kocası, arkadaşı oldu her daim… Kahrolurdu, çırpınıp çareler arardı ona derman olmak için. Ne nazlanırdın Sebo’ya çocuk gibi…
Veda partini anımsıyorum da Sakinoş , tüm dostların, ailem dediğin arkadaşların seni mutlu etmek için nasıl da koşturdular… Sözde sana mutlu görünmeye çalışsa da herkes, gözyaşları içinde seni uğurladık. Bize seni uğurlamak koymamıştı; biliyorduk Türkiye’ye gitmek için nasıl mutlu olduğunu. Bize eğlencenin kendisi olan Sakinoşumuz’un o eğlenceye katılamadan hüzün dolu bakışlarla seyretmesi koymuştu.
En önemlisi de içini her daim yakan vatan hasreti ile her kelimende Türkiyem’e gitmek istiyorum, yüreğim orada atıyor derdin ya vedanı da yüreğine göre yaptın Kuduruk…
“Narın içinde nar
Benim yüreğimde boylu boyunca
Memleketim var
Canıma ciğerime dek işlemiş
Canıma ciğerime
Sapına kadar.
Elma dalından uzağa düşmez
Ne yana gitsem nafile.
Memleketin hali gözümden gitmez
Binbir yerimden bağlanmışım
Bundan ötesine aklım ermez.”
Bedri Rahmi’nin bu şiirini Sunay Akın’in yorumuyla çok dinlerim, sen uçtuğundan beri Sakinoş seni hatırlatır bu dizeler, senin duygularını,ülke ülke memleket hasreti ile gezmeni bu kadar mı güzel anlatır bir şiir?
Toronto’da herkes eline alıp seni yazmaya başlasa sayfalar yetmez Sakinoş. Ben seni hep bana durağan gelen “Adana Köprübaşı” türküsünü söyleyip beni kızdırırken hatırlayacağım, herseferinde parmaklarımı yediğim lezzetli Arnavut ciğerinle, iştahla yemeğe doyamadığın su böreği ve zeytinyağlı barbunya ile hatırlayacağım.Yüzünden eksiltmediğin gülüşünle ve güzel yanık sesinle hatırlayacağım/hatırlayacağız.
Ben eminim Kuduruk sen oralarda da çalgı çengi bulup Türkülerini söylüyorsundur…
Bunu dile getirmek çok acıtsa da SAKİNOŞ…
Mekanın cennet, toprağın bol olsun!
Can Sakinoş’a…
Can Gönüller Ordusu adına
Hülya Sayın