Retirement

Emeklilerin Özlemi

Konumuza dönelim, her yıl baharla birlikte emeklilerin seyahat telaşı başlar. uçak biletleri alınır, yol hazırlıkları tamamlanır. Biz de biletlerimizi bu yıl erken aldık. Bildiğiniz gibi Kanada’nın bu yıl uzun ve çok soğuk geçen kışında evlere kapanıp kaldık. Doğrusu böyle bir ortamdan ayrılıp Türkiye’ye gittiğimizde havasıyla suyuyla herşey çok güzel görünüyor. Her yıl yepyeni çeşitli surprizlerle karşılaşıyoruz. Büyük şehirlerimizdeki mimari yapılar, hızlı trenler, sahillerde turizm alanındaki ilerlemeler, alişveriş merkezlerindeki canlılık baş döndürüyor. Ne var ki gazete ve haberlerde siyasi durum bunlardan farklı, zaten hepinizin bildiği bu konulara değinmek istemiyorum. Ancak biz emekliler bu kalabalık ve yorucu ortamda yaşamaktan kaçınıyor, İstanbul’da bir kaç gün kalıp akrabalarımızı gördükten sonra, doğanın güneş ve temiz havasıyla kucaklaşan Eğe kıyılarında zamanımızı geçirmeyi tercih ediyoruz. Küçük sahil beldeleri, sakin ve sağlıklı bir yaşam için her yönden daha uygun . En güzel ve rahat yaşadığım Ürkmez sahil köyünde ilk günümü, henüz yerleşmemiz bitmeden, işte günlüğümde not etmiş olduğum küçük bir anım:

Ürkmez’de sabahın erken saatlerinde sahilde yürüyüş yaparken, havanın ve suyun güzelliği, çevrenin sesiz ve sakinliği yol yorgunluğumu unutturdu. Çocukluğumda bilinç altına yerleşmiş mutluluk dolu anların ifadesi, hücrelerime işlemiş eski günlerde şen şakrak söylemiş olduğumuz sözler dilime dolandı.

  ‘’Bu gök deniz nerede var,

           Nerede bu dağlar taşlar..’’

Bunun gibi, geçmişe, anılalara dönmek, eski günleri anıp, o zamanı yaşamak…Uzun yıllar Vatanımızdan ayrı kalmanın verdiği özlemleri, acıları işte bu güzel anları yaşıyarak kısmen hafifletiyoruz. Kafamızı maddi şeylere takmayıp, ulaşılması imkansız emeller peşinde koşmazsak, mutlu olmak için manevi duygular yetiyor.

Üstün Dikmen’in ‘’küçük şeyler’’ indeki gibi. Aklıma gelmişken, hem anlamlı hem de konumuzla ilgili küçük bir anımı burada sizlerle paylaşayım.

Birkaç yıl önceydi, henüz İstanbul’da ikinci günümüzdü. Evimize yakın olan bankaya gidiyorduk. Banka henüz açılmamıştı, beş on dakika vitrinlere bakarak yürüken kaldırımlardaki bankların üzerinde büyük harflerle yazılmış, ünlü şairlerimizin mısraları dikkatimi çekti. Mayıs başıydı, ıhlamur ağacının altındaki bankta Yahya Kemal’in şu güzel dizelerini okudum.

         ‘’ Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül,

           Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahut gül.’’