Gurbet – Gurbetçilik
Türkçede gurbet, duygular yüklü bir sözcüktür. İngilizce, Fransızca’da buna karşılık gelen nostalgia, nostalgie sözcüklerinin aynı heyecanlı anlamları taşıdıklarını sanmıyorum.
Arapça kökenli gurbet kelimesini Türkçe eklerle de çok zenginleştirmişiz. Türk Dil Kurumu Sözlük’ünde (2011) şunları görüyoruz: “gurbet çekmek, gurbete çıkmak, gurbet (gurbet ellere) düşmek, gurbetçi, gurbetçilik, gurbet eli, gurbetlik, gurbetzede.
Son dönem şairlerinden Kemalettin Kamu (1901-1948), ‘Gurbet’ (Mehmed Fuat, s. 68) adlı şiirinde:
Ben gurbette değilim / Gurbet benim içimde
diyerek bu sözcüğe yeni bir kavram, bir ‘iç gurbet’ anlamını da kazandırmış.
Ya bizim gibi başka ülkelerde yaşayanlar? Bizler için gurbet hem içimizde ve hem de dışımızda değil mi ?
Öyle ya vatanın bir başka köşesinde olan şair, yine de herşeyi aynı olan bir toplumun arasındaydı. Onun için gurbet’i yalnız içinde duyuyordu. Ya bizim gibi başka ülkelerde yaşayanlar? Bizler için gurbet hem içimizde ve hem de dışımızda değil mi ?
Hiç olmazsa bu şiir beni kendi bir naçizane şiirimde şöyle demeye götürdü (Gökçen, 419):
Gurbet içimde demiş şair / Benim ise hem içimde, hem dışımda.
Nedir bu dış gurbetçilikler?
Örneğin, kendi musiki duyarlığım yönünden, çarşıda pazarda duyduğum musiki. Yine aynı kendi şiirimden:
Tamtamlar çalıyor çarşıda pazarda,
Kasacı kız da mırıldanmaz mı bunları
Dar atıyorum kendimi dışarıya,
Atıyorum da bir türkü tutturuyorum, Sabâ’dan:
Ezmeyinen, ezmeyinen / Yar bulunmaz gezmeyinen
Hem açılıyorum, hem de tıkanıyor !
Daha başka neler ? Örneğin, bir Kilis’li olarak yeme, içme:
Pizza, kok, donat …
Nerede o Kilis’in lahmacunu, ayranı, künefesi ?
Nerede o çiğ köftler, şişkebaplar, cacıklar ?
Bir sporcu olmadığım halde yine de şöyle diyebiliyorum:
Bilmem hangi dangalak düşünmüş topa sopa ile vurmayı ?
Açmaz beni bunlar açmaz
Bakınız eski Bekiştaş’lıyım ben !