Bu Dünyadan Kazım Koyuncu Geçti
Özyaşamı:
Artvin’in Hopa ilçesine bağlı Yeşilköy (Lazca adiyla Pançol)’de, 1971’de doğmus, müziğe ortaokul birinci sınıfta mandolin çalarak başlamış, çocukluğu, “üstadım” dediği, “Kemençeci Yaşar” lakabı ile tanınan Yaşar Turna’nın yanında türkü dinleyerek geçmiştir. İstanbul’a üniversite eğitimi için geldikten sonra müzikle yoğun olarak uğraşmaya başlamışsa da İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden siyasi nedenlerle ayrılmıştır. 1992 yılında profesyonel müzik hayatına atılmıştır. 2004’ün sonlarında sanatçıya akciğer kanseri teşhisi konulmuş ve kanser tedavisi görmeye başlamıştır. Hastalığına Çernobil faciasının neden olduğu söylenir. 25 Haziran 2005’de,33 yaşında, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirmiştir.
“Ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim. Ve gerçekten doğru bildiğim bir şeyi en azından çok zorlanırsam ortaya koymaktan çekinmem” diyor bir röportajında Kazım Koyuncu.. Onun hakkında birçok yerde rastlayacağınız çok klişe bir deyimle, kısa ömrüne çok şey sığdırdı. Burada biraz duralım. İnsan kaç sene yaşarsa uzun sayılır? Kaç sene yaşarsa kısa sayılabilir? Birçok uzun yıllar yaşayan insan arkasında hiçbirşey bırakmadan gitmiyormu? Kazım bu dünyaya ismiyle anılan eserler bırakacak kadar yaşadı . Bugün onun şarkılarını dinlerken mutlu oluyorsam, onun için birşeyler yazmayı düşünüyorsam demek ki ömrü boşa geçmemiş.
Bulutsuzluk Özlemi’nin solisti Nejat Yavaşoğulları Kazım için şöyle diyor: “Kazım’ın çok farklı bir sesi vardı. Rock’ın coşkusuyla Karadeniz yöresinin hareketli ezgileri evrensel bir sentez olarak ortaya çıkıyordu. Kazım ve arkadaşlarının yaptıkları müziği çok kendine özgü buluyordum. Dünyanın her yerinde bu özgünlüğü nedeniyle ilgi bulacağını düşünüyordum. Şimdiye kadar yaptıkları Karadeniz ve rock müziğinin gelişimi açısından önemliydi. Yaptıkları daha başlangıçtı diye düşünüyorum. Onu unutmayacağım. Zaten müzik tarihindeki yerini aldı”.
Kazım’ın şarkılarını bugün nerede duysanız tanırsınız, gerçekten öyle kendine özgü bir sesti onunki. Ama sesi nasıl olursa olsun, bence her koşulda aynı şeyleri yapacaktı, mesajını yaymak için müzik yaptı, sanki dünyaya o görevle gelmişti.
“Artvin ve Bergama’da siyanürle altın arama belası, Akkuyu’da nükleer santral, Gökova’da termik santral, Fırtına Vadisi’nde hidrolik santral derken şimdi de -ki aslında çok zaman önce başlayan- Samsun-Sarp sahil yolu projesi. Bu proje kapsamında yok edilen ve durdurulamazsa tümüyle yok edilecek olan sahillerimiz ve çocukluğumuz ve geleceğimiz ve tarihimiz ve …….. YAŞAM!