Seferberlik
Şimdi bu endüstri devlerinin yanında bizim fakir, borç içinde, Avrupa’nın hasta adam olarak nitelediği Osmanlı devletinin ne işi vardı ? Tarihçilerin bu konudaki fikirleri muhtelif. Ben de, bizim bir Alman hayranı, hayalperest Enver Paşa’mız vardı derim, tarihçi olmamama rağmen. Gayesi, Alman gücüne de dayanarak Pantürkizm yani bütün Türkleri birleştirmek. Kafkasya’yı almak için kışın ortasında orduyu alıp götürüyor ve Sarıkışla’da donduruyor !! Böylece hem kendi ve hem de bir bakıma Osmanlı devletinin sonunu getiriyor.
Rahmetli babamın askerlik mecburiyeti yok, medrese talebesi olduğundan dolayı. Fakat, seferberlik ilân edilince çare yok herkes gibi askere gidecek. Çocukluğumda bizlere hiç de hoş olmayan seferberlik hatıralarını anlatırdı. Dediğine göre yiyeceği, giyeceği, savaş malzemesi olmayan bir ordu. İskenderun cephesinde derdi, başımızı kaldırdamazdık çünkü her kaldırdığımızda İngiliz harp gemilerinden bir top güllesi gelirdi. Peki neredeydi Osmanlı donanması, topçusu ? Yok ki !
Mondros mütarekesi sonucu benim doğduğum Kilis’i Fransızlar işgal eder. Anam o sırada ilkokul öğrencisi. Okullarına bir Fransız madam’ın öğretmen olarak geldiğini anlatırdı. Yani, Fransızın niyeti kalmak, çıkmak gitmek değil !
Ama, öyle şey olur mu hiç ? Onun üzerine başlıyor Kilis-Antep (sonradan Gaziantep) kurtuluş savaşı, “namus günüdür, namus gidiyor” diyerek (aşağıya çıkarılan uzun havaya bkz.)
Bu savaşların izleri elbette türkülerimizde.
Bir seferberlik türküsünü ve bir de Kilis-Antep savunması ile ilgili bir uzunhavanın, üç dörtlüğünü aşağıya koydum.
*metris – meteris (Ar. mitrās’ın çoğ. metāris’ten): Askerin korunması için yapılan toprak siper.