toronto

Turkish Society of Canada’nın Doğuşu

Bu fikir nereden geldi? Kurucularımızdan Esra Tokmakçı’nın 2005 Mayıs ayında Mississauga’da Carassauga festivalini ziyaret ettiği zaman, “2006 yılına bizler de Türkiye’yi temsil edebilir miyiz?” diye sormasıyla başlıyor. 2005 sonbaharında müracaat edilmesi gerekiyor. Müracaatı Ontario veya Kanada hükümetine register edilmiş bir derneğin yapması şart.

Dernek kurmak için tüzük yazılması, hükümetten onay alınması gerekiyor. Bu işlemler 6 aydan fazla vakit alan işlemler. Başka bir derneğe teklif götürüldü. “Bizim yeteri kadar gönüllümüz yok, yapamayız!” cevabı alındı. “Biz gönüllüyüz, bu yıl sizin isminiz altında yapalım” dedik. Kabul ettiler. Başarılı bir şekilde Türkiye’yi temsil ettik ve katılan milletler arasında ikinciliği almayı başardık. 2006′ da o dernek bize karşı müracaat etti. Biz çekildik. Dernekçilik halka hizmet değil mi? Carassauga 1986 yılında başlamış. 2005′ e kadar dikkatlerini çekmemiş. Işte taze kanın derneklere yaptığı iyilikler. Biz onlara yıllık heyecan ve gelir sağlamanın huzuru içinde başka projelere yelken açtık.

Kolları sıvayıp dernek tüzüğünü yazmaya başladık. Her hafta Esra’ların evinde Esra’nın eşi Yusuf Tokmakçı, Evnur Taran, eşi Ahmet Taran ve ben toplanıp tüzüğe yazılacakların taslağını çıkarıyorduk. Yusuf ertesi haftaya kadar onları toparlayıp temize çekiyordu. Bazen diğer arkadaşlar da uğrayıp bir kaç fikir veriyorlardı. Derneğin bir kaç kişinin inhisarinda kalmayacak şekilde; taze kanlara açık, adil, demokratik bir dernek olması için elimizden gelenden fazlasını yapmaya çalıştık. Nihayet 7 Eylül 2006′ da Turkish Society of Canada (TSC) resmi olarak doğdu. Arkadaşlar başkanlığı bana teklif ettiler. Böylece TSC’nin ilk başkanı olma şerefine nail oldum. Biz mükemmel bir ekip olduk. Biz birbirimizi tamamlayan bir bütündük.

Hiç şüphesiz ki; ” Ben diyen tökezler, Biz diyenler başarıya ulaşır”. Bir diğer özelliğimiz de tüzüğümüzde yazılı olduğu gibi hiç bir başkanın iki dönemden fazla başkanlık yapamaması. Böylece taze kanların önü açılıyor. Aynen olimpiyatlarda olduğu gibi mesale elden ele geçerek hedefe ulaşıyor. Mesale ilerlerken gururla arkasından bakmak da büyük bir zevktir. Artık fiili olarak görevde olmadığım şu günlerde TSC’nin gelişmesini ve başarılarını zevkle seyrediyorum. Bazılarına gönüllü olarak halen katılıyorum. Örneğin: Heart & Stroke foundation için tertiplenen Big Bike fundraising etkinliği gibi.

Derneğimizin kuruluşunu takiben, akılda kalıcı bir imajı olması için, Logo yarışması tertipledik, birincilik kazanana bir plaket ve küçük bir nakit ödül verildi. Kazanan Logoyu Türkiye’den bir vali yardımcısı çizip göndermiş. Ödülünü Türkiye’ye tatile giden bir üyemiz bizzat gidip teslim etti.

23 Nisan’da Queens Park’da Parlemento Binası’nın önüne şanlı Türk bayrağımızı çektirdik ve bu tören şimdi her yıl tekrarlanıyor. Gene her yıl 23 Nisan’da Sick Kids Children hastanesindeki hasta çocukların yüzlerini güldürmek için Karagöz Hacıvat oynatıldı, ayrıca kilim dokuması öğretiliyor.

Her yıl 1 Temmuz Canada Günü’nde piknikler düzenlenerek vatandaşlarımız ve arkadaşları bir araya getiriliyor.

Her yıl Bayram Yemeği vesilesiyle üyelerimiz ve arkadaşları bir araya gelerek güzel bir gün geçiriyorlar.

Vatandaşlarimıza faydalı bilgi sağlamak için çeşitli seminerler tertiplendi ve bu gibi servisler her zaman devam etmekte. Her yaşta spor yaparak başarı sağlayan vatandaşlarımızı öne çıkararak, herkese örnek olmaları sağlanmaya çalışılıyor.

En önemlisi de bazı derneklerle güç birliği yaparak, Türkiye’den değerli sanatçı Sunay Akın’in etkileyici sunumlarıyla Atatürk’ü 10 Kasım’larda anmak. Bazı şairleri, araştırmacıları veya yazarları getirerek vatandaşlarımıza hizmet etmek gibi saymakla bitirilemeyecek hizmetler devam etmektedir.

TSC’ nin başarılarını, hizmetlerini yazmaya devam edersem bu yazı hiç bitmeyecek. Ben burada nokta koyayım. Başarıların devamını bütün kalbimle diler, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.

Aynur İlkay