Yazar Elif Elif Diye
CANINI ÇOK MU YAKTILAR?
Günün sözü ve açıklaması Gabriel Garcia’dan gelsin:
“Her zaman seni üzecek birileri olacaktır, yapman gereken insanlara güvenmeye devam etmek, kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir.”
Hayat böyle! Üzülme konusuna ayrıca geleceğiz, o hiç bir şeyden etkilenmeme hâline daha biraz var benim için. Hiç kolay değil, ama mümkün, kendimden bilirim… Hele hele dış etkilere açık biriysen, “Ne yapayım, duygusalım” diye böbür böbür böbürleniyorsan marifetmiş gibi, o hâl biraz daha uzak demektir sana. Anneannemin bir lâfı vardı, “Çingeneye öğün demişler, kalbur elek sattığını anlatmış”. İşte duygusallık da bu menem bir şey aslında. Ona da geliriz elbet bir gün, aman ne çok konu var başlayınca anlatmaya. Kendime mi saklasaydım diye düşünmüyor değilim ama başladık bir kere, devam…
Ama de ki üzüldün! Hemen dünyaya küsmece yok, zaten genelde en saflardır genelde en çok üzülebilenler. Ve o saftorozlar herkese güvenmeye devam ederler, başka yaşama biçimi bilmezler. Şu cümledir kafalarına kazınan, ama kalplere kazınamayan: “Sen de herkese güveniyorsun! Salak mısın?” Salak değillerdir kesinlikle. Sadece güvenmeye daha yatkınlardır, başka yol bilmezler. İşte de, gönül işlerinde de, arkadaşlık ilişkilerinde de…
Salak değillerdir, ama hadi bir , hadi iki, hadi de üç… Bir yerde artık kafalarını kaldırıp etrafa bakmalıdırlar. Herkesin bir noktası vardır canına tak ettiren. Canına tak ettiği an, ki o an için ipucu veriyorum: insanın canının en çok yandığı andır o, ya da, “Dur ulan bu neden hep bana oluyor?”u kalbinde en çok hissettiğin andır. Çünkü hayat seni hep sınar, hep anlatır, hep seslenir uzaktan, tâ ki sen kulağını açıp duyana, gözünü açıp görene dek.
Birden değişmek ister insan, karşı konulmaz şekilde. Her türlü değişim sadece ve sadece çok istenirse mümkündür. Tek koşul budur.
Sen değiştikçe, dünya değişir gibi gelir insana. Ama etrafındaki herkes aynıdır aslında. Karşındakiler şeffaflaşır, birden sanki en iyisinden bir “güven röntgeni aygıtı” takılmıştır kişiye. Bu doğuştan olsa iyi tabi, ama allahın sevgili kuluysan, yani epey bir üzüldüysen seni sevdiğini düşündüğün insanlar tarafından, sonradan edinilebilinir.
Ve o bir zaman can yakıcı canavar gördüğün şahıslar birer birer kendileri uzaklaşır hayatından insanın. Sen dönüp dönüp kendine baktıkça, değişmiş halini istemezler. Seni değişmekle suçlayabilirler, seni genelde en çok tanıyan insanlardır, kendini en çok açtıklarındır bunlar, ve aşil topuğunu en iyi bilenlerdir. Çok can yakıcı olmaya teşebbüs edebilirler. Ama onların bu tepkisi de, sende gördükleri kendi can kırıklarının neticesidir.
Ama artık dünya bambaşka görünmektedir sana…
Burada duymak istediğini söyleyemeyeceğim. Seni zamanında üzen insanlara çamurlar atıp, üzülen seni övmeyeceğim.
Çünkü ne üzen yanlıştır, ne üzülen haklıdır. Yanlışı, doğrusu, haklısı, haksızı yoktur bu mevzunun. Sadece anlamasını bildiysen, her şey her zaman olması gereken halindedir. Ortada sadece sana seni gösteren aynalar vardır. Senin özenle seçip, bir zamanlar etrafına döşediğin aynalar. Bakmaya cesaret ettiysen şanslısındır. Bakabildikten sonra, kendini samimiyetle görebildiysen allahın sevgili kulusundur. Hele görebilip, çözümün sende olduğunu idrak edebildiysen, tadından yenmez. Değişmekten korkmadan kendinle yüzleşebildiysen, çok ama çok şanslısındır.
Hele bir de içinde hiç kin kalmadan o eskiden seni üzdüğüne inandıklarını, seni sen yaptıkları için dualarına ekleyebildiysen…
O zaman anlarsın ki, cennet aslında bu dünyada, kendini anlayıp, barışmaya niyet ettiğin andadır…
Elif Barut
“Ankara’da 1967’de doğan Elif Barut’un çocukluğu Cezayir’de geçti. ODTÜ Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. Meslek hayatına mimar olarak başladıysa da 2002’den bu yana Moda ve Kapalıçarşı’daki iki atölyesinde yurtiçi ve yurtdışında kurumsal firmalara Nili Silver markasıyla gümüş objeler ve takılar tasarlayıp üretmekte. Toronto’ya 2014 haziran ayından gelen Elif Barut aynı zamanda denemeler ve hikayeler yazıyor.
www.yazarelifelifdiye.blogspot.ca”