sakiz-sokak

Sakız Adası Notları

Ada halkı mutlu ve sakin bir yaşam sürüyor. Sabah 9’da açılan bankalar, dükkanlar öğleden sonra 2’de kapanıyor. Yemekler lezzetli ve ucuz. Balık bol, mezeler tam bizim damak tadımıza göre, fiyatları cep yakmıyor.

Yerleşim hem merkezde hem de köylerde. En iyi bilinen iki köyü güneydeki ortaçağ köyleri Mesta ve Pirgi. Bunlara ‘kale köy’ de diyorlar, nedeni özellikle 13. yüzyılda iyice artan korsan saldırılarından kendilerini korumak için evlerin korunaklı bir şekilde inşa edilmiş olması. Evlerin arka cephelerinde pencere yok, hepsi daracık sokaklara açılıyor. Köy büyük bir labirent gibi. İstilacılar köye girmeyi başarsa bile bu sokaklarda iyice bölünüp, kaybolduktan sonra sağ çıkmaları mümkün değil.

Pirgi ve Mesta daracık sokaklı, iki katlı taş evlerden oluşuyor. Köyün merkezi ortadaki kilise ve meydanı. Pirgi, Yunanistan’da başka hiçbir yerde bulunmayan bir mimariye sahip. Evlerin dış cepheleri sıvanın üstüne yapılmış geometrik şekillerle süslenmiş. Sanırım gördüğüm en kendine özgü köylerden birisi ve doğallığından birşey kaybetmemiş. Sırf merkeze 22 km uzaklıktaki bu köyü görmek için bile gidilebilir Sakız Adası’na. Zaten bir köye girdiğiniz zaman sanki eski çağlarda  dolaşıyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Gene de bu yerleşimler turistler için korunmuş cansız müze şehirler değil. Sakinleriyle, seyyar satıcılarıyla, minicik bakkal dükkanları, kafeleriyle, kilisenin önündeki meydanda oturup etrafı seyreden,  tavla oynanan yaşlılarıyla, fotoğraf makinesinden kaçan kadınlarıyla yaşayan yerleşimler bunlar.

Adada Neolitik çağdan beri yerleşim var. Daha yakın zamanlarda ise Bizans, Venedik, Ceneviz ve sonra Osmanlı hakimiyetine giriyor. Osmanlı’da ‘Sakız sancağı’ diye anılıyor. Her çağda adanın merkezi olan kalede yerleşim var, hatta küçük bir Osmanlı mezarlığı da kaleiçinde yer alıyor. Kale duvarlarıyla evlerin duvarları birbirine karışmış. Kalenin orta yerindeki küçük meydanda oturup nefes alabileceğiniz kafeler ve elişleri satan dükkanlar var. Şehir merkezindeki tarihi yapılardan biri de Osmanlı döneminde yapılan Mecidiye Camii, şimdi Bizans Müzesi olarak kullanılıyor. Gezmek istedik fakat onarım nedeniyle kapalıydı.

Tabii Sakız adası, boyu dört metreyi geçmeyen, kıvrım kıvrım gövdesiyle irice bir çalıya ya da küçük bir zeytin ağacına benzeyen sakız ağacının reçinesiyle ünlü. Bu ağaca ait çeşitli efsane var. Bunların en uçuk olanı erken Hristiyanlık döneminden. Aziz İsidor (Agios İsidoros) adaya geliyor, Romalılar tarafından işkenceyle öldürülüyor, bu olaydan sonra ağaçlardan gözyaşı damlamaya başlıyor. Hasat zamanı ağacın gövdesine atılan çiziklerden damlayan reçinenin bir tek bu adanın güneyinde ticari olarak yeterli miktarda elde edildiği söyleniyor. Sakızlı reçel, uzo, likör ve kozmetik ürünleri adada hediyelik eşya olarak revaçta.